15 Aralık 2021 Çarşamba

Tasarrufun Önemi

 Finansal özgürlüğe giden yolda hep birikimlerimizi ne şekilde iyi yatırımlara dönüştürebileceğimizden bahsediyoruz. Ama bildiğiniz üzere bu yolun (özellikle yolun başında) en önemli kısmı tasarruftan geçiyor. 

 Tasarruf —> Birikim —> Yatırım => Finansal Özgürlük 

Bu yüzden; bu yolda kullandığım, neye ne kadar harcayacağımı/harcamayacağımı belirlediğim tasarruf kriterimden bahsedeceğim. 

Hedefimiz neydi? Finansal Özgürlük 

Finansal Özgürlük neydi? Benim için kısaca tanımı, elde edilen varlıkların yarattığı imkanlar ile çalışmak zorunda kalınmayacak duruma erişmek. Akabinde, keyfe keder çalışmaya devam edilir/edilmez ayrı bir konudur. 

Bu yolda ilerlerken satın aldığımız herhangi bir ürün/hizmet karşılığında harcadığımız meblağ bu yolu uzatıyor; ama bu harcamalarımızdan kimisi buna değer, kimisi değmez niteliktedir. 

Temel ihtiyaçlar zaruridir, bunların sorgulanacak bir yanı yok. Tartışılmaya/üzerinde düşünülmeye açık olan kısım, ihtiyaçtan çıkıp keyfe keder yapılan harcamalardır. Bunların da kimisi buna değer, kimisi değmez. 

 

O zaman hedefimden yola çıkarak oluşturduğum tasarruf kriterim şu şekilde ortaya çıkmış oluyor; 

X ürününün/hizmetinin bana maddi bedeli karşılığında hedefime ne kadar geç ulaşmaya razıyım veya razı değilim? 

Bu ürünü/hizmeti elde etmek için katlandığım bedel, finansal özgürlüğe ne kadar daha geç ulaşmama neden olacak, buna değer mi değmez mi? 

Keyfe keder harcama yaparken baktığım şey, ne kadar param olup/olmadığı bu ürünü/hizmeti rahatlıkla alıp alamayacağım değil. 

Şayet böyle yaklaşılırsa, portföyünüz (servetiniz) arttıkça değişen algınız ile harcama tutarlarınız da artıyor olacaktır. Bu durum da tasarruf oranınızı düşürerek yolunuzun uzamasına sebebiyet verecektir. 

Şu kadar param var zaten, bu kadarını harcasam da olur yaklaşımının bu yolda doğru olmadığını düşünüyorum. 

Portföyünüz büyümüş olabilir, ama aslında sizin maaşınız değişmedi. Siz hala aynı ücret karşılığında aynı fedakarlığı yaparak çalışmaya devam ediyorsunuz. 

Belirli bir tutar karşılığında gösterdiğiniz fedakarlık değişmiyorsa harcamalarınızın tutarı neden servetinize bağlı değişsin ki? 

 

Portföyünüz 50bin TL’den 500bin TL’ye ulaşmış olabilir ama siz yine aynı işi aynı maaş ücreti karşılığında yapmaya devam ediyorsunuz, katlandığınız bedel aynı şekilde devam ediyor. 

Bu yüzden, çalışılmaya devam edilen süre boyunca alınan ücret reel olarak dramatik şekilde artmadıysa harcama yaklaşımının da servet artışına bağlı olarak değişmemesi gerektiğine inanıyorum. 

Somut bir örnek ile devam edeyim. Diyelim ki, telefonumu keyfe keder yenilemek istedim. 

Yeni telefonu alacağım, eskisini satacağım. Bunun bana bedeli 3.000 TL olsun diyelim. Ayrıca maaşımdan tasarruf miktarımın da 3.000 TL olduğunu kabul edelim. Bu durumda bu katlandığım bedel benim finansal özgürlüğe erişmemi ne kadar öteleyecek? En az 1 ay. 

En az dedim çünkü işin içinde reel ve birleşik getiri de var. 

Uzun vadeyi ele alırsak bu süreyi aslında 2 ay olarak bile değerlendirebiliriz. 

O zaman kendime sorduğum soru şuna evriliyor; Telefonumu keyfe keder değiştirmem, hedefime ulaşmamın 2 ay ötelenmesine değer mi değmez mi? Şayet değer diyorsam, telefonu değiştiririm; değmez diyorsam değiştirmem. 

Aynı yaklaşım, tatile giderken 5 yıldızlı veya 4 yıldızlı olması konusunda karar verirken de kullanılabilir. Belli bir bedelin üzerindeki her keyfe keder harcama için bu sorgulamayı yapmakta fayda olduğuna inanıyorum. 

Sahip olunan servet ile kavuşulan imkanları kullanarak hava atmanın yadırganmadığı ve hatta övüldüğü günümüz sosyal medya ortamında umarım yazdıklarım üçün beşin hesabını yapmak benzeri ifadeler ile kınanmaz. 

 Sevgiler.

 Eray Somunkıran

https://twitter.com/EraySomunkiran 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder