28 Aralık 2021 Salı

Holdingler ve VUK Üzerine

VUK yani Vergi Dairesine sunulan mali tablolarla Konsolide Bilançolar hakkında hem bir bilgi vereyim hem de Holding şirketleri neden ucuz fiyatlanır onun hakkında fikrimi söyleyeyim.

Alt şirketleri olan şirketlerin bilançolarında genellikle VUK ve Konsolide bilançolarda çok fark olur. Çünkü VUK'ta sadece ana şirketin durumu gösterilir, konsolide bilançoda ise alt şirketlerde eklenerek total bir durum ortaya konulur.

Ama temettü dağıtılırken VUK'taki kara bakılır, sadece o kar dağıtılabilir. Çünkü dağıtılabilecek para sadece ana şirketin kasasında olandır. Ana şirketin karı 10 liraysa, konsolide bilançoda ise 100 lira kar gözükse bile bu kalan 90 liralık kar aslında kağıt üstündedir. Bu alt şirket temettü vermedikçe, yani ana şirkete para aktarmadıkça kağıt üstünde kalır o karlar.

Bu nedenle holdingler genelde daha düşük fiyatlanır. Ya da bazen alt şirketinin piyasa değerine anca ulaşmış holding görebiliriz, garipsenir bu durum ama kendi içinde tutarlı bir durumdur. 

Çünkü aslında holding şirketi dediğimiz ana şirket genelde bi masa bi sandalyedir, herhangi bir ana faaliyeti yoktur. Asıl faaliyet alt şirketlerde olur, hepsinin karları/zararları toplanır total bir rakam ortaya çıkar. Ama nakit olarak bakarsanız alt şirketler temettü vermedikçe ana şirkete yani holdinge para girişi olmaz.Bu nedenle de genelde temettü verimi olarak da genelde daha geride kalırlar veya daha düşük çarpanlarla fiyatlanırlar. Çünkü asıl önemli olan karı üreten alt şirketidir.

Bu nedenle karını kendi ana faaliyetlerinden oluşturan şirketler genelde daha yüksek çarpanlardan fiyatlanır. Yatırım yaparken bu durumu da dikkate almanızı tavsiye ederim.

Alper Ünsal GÜNDOĞDU

https://twitter.com/alperunsal7


 1. Holdinglerde iskontolu işlem görme sıklıkla yaşanan bir durum, fakat bu iskonto ne kadar olmalı sorusu çok kolay cevaplanabilecek bir soru değil. Bunun için öncelikle holdinglerde görülen net varlıklara göre iskontolu işlem görmenin muhtemel sebeplerine bakmak gerekiyor.

Holdinglerin iskontolu işlem görmenin muhtemel sebepleri: 

1. Holding yönetim giderleri 

2. Halka açık olmayan ve yüksek değerden bilançoya giren ya da değeri belirsizlik taşıyan varlıklar. 

3. İştiraklerden gelen temettünün, holding hissedarların yeterince yansımaması.

4. Holdingin portföyü yeterince iyi yönetmediği algısı, örneğin değerinin altında varlık satışı. 

5. Şeffaklıkla ilgili problemler.

Bu 5 maddede tanımladığım problemler, arada atladıklarım olabilir, holdingden holdinge ciddi boyutta değişim göstermekte olup bu maddelerde tanımlanan problemler büyüklüğü oranında holding iskontosunu arttırıcı etkisi olur ya da olması beklenir.

Örneğin 1 numaralı maddeyi ele alalım, holding yönetim giderleri. Bu giderler holdingden holdinge ciddi boyutta farklılık göstermektedir ve holdingin yatırımcı için değerini negatif etkilemesi beklenir. Sorunu ele almak için en doğru yöntem sanırım bu nakit giderlerin oluşturacağı negatif değeri İNA kullanarak bulmak ve holding değerine yansıtmak. Bu etki holding değerini iyi örnekte %1 düşürebilir, kötü örneklerde ise %10 ya da daha fazla da düşürebilir. Yani bu problem kendi başına holdinglerde net varlıklara göre %1-%10+ iskonto sebebidir.

İkinci madde ise holding portföyündeki varlıkların hangi değerden bilançoya girdiği konusu, piyasamızda, halka açık olmayan varlıkların (şirketler de, gayrimenkul gibi diğer varlıklar da olabilir) değerinin üzerinde gösterildiği örnekler mevcuttur. 

https://twitter.com/RU_Unforgiven2 

15 Aralık 2021 Çarşamba

Tasarrufun Önemi

 Finansal özgürlüğe giden yolda hep birikimlerimizi ne şekilde iyi yatırımlara dönüştürebileceğimizden bahsediyoruz. Ama bildiğiniz üzere bu yolun (özellikle yolun başında) en önemli kısmı tasarruftan geçiyor. 

 Tasarruf —> Birikim —> Yatırım => Finansal Özgürlük 

Bu yüzden; bu yolda kullandığım, neye ne kadar harcayacağımı/harcamayacağımı belirlediğim tasarruf kriterimden bahsedeceğim. 

Hedefimiz neydi? Finansal Özgürlük 

Finansal Özgürlük neydi? Benim için kısaca tanımı, elde edilen varlıkların yarattığı imkanlar ile çalışmak zorunda kalınmayacak duruma erişmek. Akabinde, keyfe keder çalışmaya devam edilir/edilmez ayrı bir konudur. 

Bu yolda ilerlerken satın aldığımız herhangi bir ürün/hizmet karşılığında harcadığımız meblağ bu yolu uzatıyor; ama bu harcamalarımızdan kimisi buna değer, kimisi değmez niteliktedir. 

Temel ihtiyaçlar zaruridir, bunların sorgulanacak bir yanı yok. Tartışılmaya/üzerinde düşünülmeye açık olan kısım, ihtiyaçtan çıkıp keyfe keder yapılan harcamalardır. Bunların da kimisi buna değer, kimisi değmez. 

 

O zaman hedefimden yola çıkarak oluşturduğum tasarruf kriterim şu şekilde ortaya çıkmış oluyor; 

X ürününün/hizmetinin bana maddi bedeli karşılığında hedefime ne kadar geç ulaşmaya razıyım veya razı değilim? 

Bu ürünü/hizmeti elde etmek için katlandığım bedel, finansal özgürlüğe ne kadar daha geç ulaşmama neden olacak, buna değer mi değmez mi? 

Keyfe keder harcama yaparken baktığım şey, ne kadar param olup/olmadığı bu ürünü/hizmeti rahatlıkla alıp alamayacağım değil. 

Şayet böyle yaklaşılırsa, portföyünüz (servetiniz) arttıkça değişen algınız ile harcama tutarlarınız da artıyor olacaktır. Bu durum da tasarruf oranınızı düşürerek yolunuzun uzamasına sebebiyet verecektir. 

Şu kadar param var zaten, bu kadarını harcasam da olur yaklaşımının bu yolda doğru olmadığını düşünüyorum. 

Portföyünüz büyümüş olabilir, ama aslında sizin maaşınız değişmedi. Siz hala aynı ücret karşılığında aynı fedakarlığı yaparak çalışmaya devam ediyorsunuz. 

Belirli bir tutar karşılığında gösterdiğiniz fedakarlık değişmiyorsa harcamalarınızın tutarı neden servetinize bağlı değişsin ki? 

 

Portföyünüz 50bin TL’den 500bin TL’ye ulaşmış olabilir ama siz yine aynı işi aynı maaş ücreti karşılığında yapmaya devam ediyorsunuz, katlandığınız bedel aynı şekilde devam ediyor. 

Bu yüzden, çalışılmaya devam edilen süre boyunca alınan ücret reel olarak dramatik şekilde artmadıysa harcama yaklaşımının da servet artışına bağlı olarak değişmemesi gerektiğine inanıyorum. 

Somut bir örnek ile devam edeyim. Diyelim ki, telefonumu keyfe keder yenilemek istedim. 

Yeni telefonu alacağım, eskisini satacağım. Bunun bana bedeli 3.000 TL olsun diyelim. Ayrıca maaşımdan tasarruf miktarımın da 3.000 TL olduğunu kabul edelim. Bu durumda bu katlandığım bedel benim finansal özgürlüğe erişmemi ne kadar öteleyecek? En az 1 ay. 

En az dedim çünkü işin içinde reel ve birleşik getiri de var. 

Uzun vadeyi ele alırsak bu süreyi aslında 2 ay olarak bile değerlendirebiliriz. 

O zaman kendime sorduğum soru şuna evriliyor; Telefonumu keyfe keder değiştirmem, hedefime ulaşmamın 2 ay ötelenmesine değer mi değmez mi? Şayet değer diyorsam, telefonu değiştiririm; değmez diyorsam değiştirmem. 

Aynı yaklaşım, tatile giderken 5 yıldızlı veya 4 yıldızlı olması konusunda karar verirken de kullanılabilir. Belli bir bedelin üzerindeki her keyfe keder harcama için bu sorgulamayı yapmakta fayda olduğuna inanıyorum. 

Sahip olunan servet ile kavuşulan imkanları kullanarak hava atmanın yadırganmadığı ve hatta övüldüğü günümüz sosyal medya ortamında umarım yazdıklarım üçün beşin hesabını yapmak benzeri ifadeler ile kınanmaz. 

 Sevgiler.

 Eray Somunkıran

https://twitter.com/EraySomunkiran 

8 Aralık 2021 Çarşamba

Sakin Yatırım

Hayat ve Yatırım Youtube kanalında yayınlanmış olan Mehmet Yiğit Türkmen(https://twitter.com/lattedenborsaya)'le beraber yaptığımız "Sakin Yatırım" programımızı blogda da paylaşmak istiyorum.

Yatırımın temellerinden bahsetmeye çalıştık.

Programlar;

1. Neden Yatırım Yapmalıyız?