Bono nedir bilmem, temettüye bakarım!
Türkiye’nin uzun vadeli borsa yatırımcısı İsmail Tarman SABAH’a konuştu: Ben uzun vadeli hisse senedi yatırımcısıyım. Alış emri verdiğim hisseye, satış emri vermem. Bono nedir bilmem.
Ben uzun vadeli hisse senedi yatırımcısıyım… Alış emri verdiğim hisseye satış emri vermem… Hazine bonosu nedir bilmem… Dövize yatırım yapmayı sevmiyorum…Şirketlerin kârına ortak oluyorum… Bu sözler İsmail Tarman’a ait. Tarman borsacı tanımlamasını sevmiyor. Spekülasyondan uzak durduğunu sürekli yeniliyor. Daha çok yatırımcı kelimesini benimsiyor. İsmail Tarman adı özellikle çimento şirketlerinin hisse senetlerine yaptığı yatırımlarla duyulmuştu. Son olarak da Batı Anadolu Çimento’da yaptığı yüzde 18′e varan hisse satışıyla gündeme geldi. Hisselerin satıldığı Mısırlı Orascom şirketiyle kendisinin herhangi bir görüşme yapmadığını kaydeden Tarman, sattığı hisseleri 8 yıldır elinde bulundurduğunu belirtti. Borsanın belki de en uzun vadeli hisse senedi yatırımcısı olan Tarman, borsanın geleceğini ve yapılacak yeni vergi düzenlemelerinden borsanın nasıl etkileneceğini SABAH’a anlattı:
* Orascom’a satış nasıl oldu. Siz mi temasa geçtiniz Mısırlı şirketler mi?
Batıçim hisselerini satarken benim şahsi olarak Orascom ile görüşmem olmadı. Benimle temas kuran aracı şirket, istediğim fiyatı kabul edince ben de sattım. Geçen hafta Gürel Ailesi ile birlikte hareket ettiğim şeklinde yazmıştınız. Onların ne kadar hisse sattığını bilmiyorum. Beraber hareket etmedik. Ama asıl alındığım borsa koridorlarının tanınmış ismi diye yazmışsınız. Buna çok alındım doğrusu. Borsacı deyince insanların kafalarında olumsuz düşünceler doğuyor. Ben borsacı değilim.
‘İSMİMİ LEKELEMEM’
* Sizi nasıl tanımlayalım o zaman?
Bana uzun vadeli hisse senedi yatırımcısı diyebilirsiniz. Şirketlerin olması gereken değere bakarım ve ona göre yatırım yaparım. Öyle al-satlar, iki üç günde satmalar bana göre değil. İsmimi lekeleyecek hiçbir şey yapmam. Benim tarzım farklı.
* Nedir bu tarz, siz neye bakarsınız?
Ben şirketin temettüsüne bakarım. Temettüsü iyi ise uzun süre tutarım. Uzundan kastım birkaç ay değil birkaç sene. Portföyümün ortalama vadesi 6-7 yıl civarında. 10 senedir elimde olan senet bile var. Sattığım Batıçim senetleri 8 senedir elimdeydi mesela.
‘Yatırımcı da şirketlerde yönetime girebilmeli’
* Hisse senedinden başka nerelere yatırım yaparsınız?
Hisse senedi dışında döviz ve hazine bonosu bana uzak olan yatırım araçları. Hayatımda hazine bonosu almadım. Hisse senedi alınması için der alış emri verdikten sonra satış emri vermem. Aynı şey tersi için de geçerli.
* Borsa yeterince yatırım alıyor mu sizce? Neden?
Bence hisse senedine yatırım çok daha fazla olabilir. Ancak bazı düzenlemelere ihtiyaç var. Şirketler belli oranlarda halka açılıyor ancak borsada satılan bu senetlerin temsilcileri yönetimde temsil edilemiyor. Bu sağlanırsa temettü kararlarında söz sahibi olunur ve doğal olarak senetlere yatırım yapan insan sayısı da gelen para da artar.
‘Uzun vadeli yatırımcı vergiden etkilenmez’
* Borsada yatırım nasıl olmalı?
Bakın şimdi yabancı sermaye diye heryeri dolaşıyoruz. Para gelsin ayrım yapılmasın diye konuşmalar yapıyoruz. Ancak o paralardan çok daha fazlası Türkiye’de var. İnsanları yatırıma yönlendirecek kolaylıklar gerekiyor. Borsada yatırım daha saygın hale getirilmeli.
* Yatırım araçlarına vergi nasıl etkiler borsayı?
Yatırım araçları konusunda yeni vergi düzenlemeleri yapılıyor. Bu vergilerin yatırımcıları ürküteceği yolunda yorumlar görüyorum. Uzun vadeli yatırımcı ve hisse senedi yatırımcısı kötü etkilenmez. Zaten belli bir süre elde tutulan hisse senedi için vergi yok. Ben aldığım hisse senetlerinin temettü gelirlerine bakarım demiştim. Bu temettülerin vergisini ödediğimde her sene vergi ödeyenler sıralamasında ilk 20′de yer alıyorum.
Kaynaklar:
arsiv.sabah.com.tr/2005/12/30/eko114.html
arsiv.sabah.com.tr/2008/05/07/yildirim.html
ekohaber.com.tr/index-ekohaber-5-haberid-5585.html
--------------------------------------------------------------------------
--------------------------------------------------------------------------
Forbes'un milyarderler listesinin en tepesinde yer alan Warren Buffett,
yatırım stratejisini şu sözlerle özetliyor: "En önemli hedefim, işinin
ehli insanlar tarafından dürüstçe yönetilen, mali yapısı güçlü olmasına
rağmen değeri ucuz kalmış şirketlerin ortağı olmak." 62 milyar dolarlık
yaşlı kurdun portföyündeki hisseleri tutma süresi en muhafazakar kurum
raporlarındaki 'uzun vade' kavramını yerle bir edecek cinsten. Coca
Cola, American Express, Wells Fargo gibi dev şirketlerin hisselerini
onyıllardır portföyünde bulunduruyor.
İsmail Tarman'ın da benzer taktikleri var. Kayserili işadamı da
yatırım yaptığı hisselere sadakatiyle kazanıyor. Bu iki büyük
yatırımcının belki de tek ortak özelliği. Zira Buffett'ın günde kaç
vişneli kola içtiği bile bilinirken Tarman gizemini koruyan bir isim.
Sıradışı bir figür. Medya ile arasına aşılmaz bariyerler koymuş.
Çünkü göz önünde olmayı sevmiyor. Ona dair eldeki tek bilgi çimento
sektöründen vazgeçmediği ve 12 yıldan beri Vergi Rekortmenleri
Listesi'nin ilk 20 ismi arasındaki yerini koruduğu. 2007 yılında Türkiye
dördüncüsü olan Tarman'ın ödediği toplam tutar 6 milyon 816 bin 846
YTL. Serveti ile ilgili rivayetlerse muhtelif.
İsmail Tarman'ın Nişantaşı Kodaman Sokak'ta yer alan İpekiş
Mağazası'nın ikinci katındaki gösterişten uzak ofisindeyiz. Karşımızda
mütevazı ve son derece ketum bir adam var. 40 yıllık iş yaşamındaki ilk
kapsamlı röportajını Forbes Türkiye'ye veren Tarman her kelimeyi özenle
seçerek konuşuyor. Sektör ve şirket ismi anmıyor. Ketumluğu, yatırım
sırlarını paylaşmama isteğinin ürünü gibi görünüyor. Tabii bir de söz
konusu sektör ve şirketlerin performanslarını etkilememe isteği var.
Yine de stratejisi ile ilgili basit ama çarpıcı bir ipucu veriyor
Tarman: "Yatırım yaptığın sektörü iyi bileceksin!" Çünkü o öyle yapıyor.
Çimento sektörüyle ilgili söyleyecek çok sözü var. Bu bilgi için
analistlere, araştırma raporlarına binlerce dolar ödemiyor. Kendi
kafasında bir analiz yapıyor ve hissenin –şirketin- fiyatının ucuz veya
pahalı olduğuna karar veriyor. Önde gelen kriteri, şirketin kime ait
olduğu. Gerçek hayatta ortaklık yapmak istemeyeceği bir kişinin
şirketinin hisse senedini de asla almayacağının ısrarla altını çiziyor.
Ona göre şirket sahipleri hukuki ve etik kurallara uymalı. Tam anlamıyla
muhafazakar bir yatırımcı olan İsmail Tarman, ortaklarının, yaptıkları
hatalardan dolayı topluma karşı mahcubiyet duyabilecek karakterler
olmasını istiyor. Hisselerini satın alacağı şirketlerin sahiplerine veya
yöneticilerine –pek çoğuyla yakından tanıştığı halde- şirketlerde olan
bitene dair tek bir soru sormuyor. "Soru sormayı ayıp karşılarım.
Kimseye ileride şirketinin ne yatırım yapacağını, nasıl kar edeceğini
soramam, utanırım. 20 yıldır tanıdığım arkadaşıma bile bilançosu
hakkında tek kelime soramam. Zaten ben hangi şirketin iyi, hangisinin
kötü olduğunu gayet iyi biliyorum" diyor Tarman.
Borsada uzun vadeli alım yapmak üretim sektörüne yatırım yapmakla eş
tutulabilir mi? Tarman bunu isabetli bir eşleştirme sayıyor. Kendisine
"borsacı" denilmesinden hoşlanmıyor olmasının temelinde de bu inanç var.
Portföyünün yüzde 90'ını 10 yıldır değiştirmiyor olması onun küresel
ölçülere göre değer yatırımcısı olarak kabul edilmesi için yeterli.
Hiçbir zaman kısa dönem için hisse alımı yapmıyor. Günlük, haftalık
hatta aylık alım satımlardan uzak duruyor.
Hatta bu tarz işlemlerle uzun vadede para kazanılmasının imkansız
olduğunu söyleyecek kadar iddialı. Döviz ve bono yatırımlarını ise
sevmiyor. Bu stratejinin kendisine bir serbest hareket alanı yarattığı
da çok açık. Çünkü Tarman, asla bütün gününü ekran karşısında
geçirmiyor. "Arada bir bakarım ne oluyor ne bitiyor diye. Türkiye'de
insanların büyük çoğunluğu borsayla ilgili olmayı ekrana mahkum olmakla
eş tutuyor. Bu aslında hoş değil. İnsanlara yatırımcı hüviyeti
kazandırmak lazım" derken küresel likiditenin dahi çocukları olarak
gösterilen traderlara bakışını da en nazik şekliyle gözler önüne
seriyor.
İsmail Tarman'ın diğer özelliği de borsa koridorlarındaki
dedikodulara hiç kulak asmaması. "Kendi bilgim bana yetiyor" diyen
Tarman'ın bu şekilde kendisini piyasanın tehlikeli oyunlarından uzak
tuttuğunu söylemek de mümkün.
İsmail Tarman Kayserili tekstilci bir ailenin çocuğu. Okul
yıllarında dede mesleği tekstil ile ilgilenmiş. Ailesinin triko
fabrikasında işe başlayan Tarman, ileride büyük paralar kazanacağı
çimento sektörüyle '60'lı yılların başında tanışmış. Bunda ailesinin
Ankara'daki Baştaş Çimento'nun hissedarı olmasının da payı var. İlk
gençlik dönemlerinde gidip gelmeye başladığı fabrikada üretim, planlama
gibi alanlarda yaptığı gözlemleri 1982 yılında kendisini şirketin
yönetim kuruluna taşımaya yeterli olmuş.
Yeni görev Tarman'ın sektöre dair daha ayrıntılı bilgilenmesini de sağlamış.
Tarman'ın
çimento sektöründe yarattığı mucizenin ayrıntısı bu dönemde aldığı
önemli bir kararda saklı aslında. 1994 krizinden hemen önce Bastaş'taki
hisselerini Fransızlara satan Tarman, eline geçen parayı o dönemde
fiyatları dörtte bire kadar inen çimento fabrikalarına yatırmış.
14 yıllık sürede çimento şirketlerinin piyasa değerlerindeki artış
ise tercihin doğruluğunun açık bir göstergesi. Portföyünün büyüklüğü
hakkında herhangi bir rakam vermekten ısrarla kaçınan Tarman, bugünkü
hisselerinin toplamının orta büyüklükte bir çimento fabrikası almaya
yeteceğini söyleyerek mütevazı davranıyor. Kulislerde dillendirilen
iddialara göre ise servetinin büyüklüğü birkaç yüz milyon doları aşıyor.
Sadece Bursa Çimento'daki yüzde 20'lik hissesinin bugünkü değeri 110
milyon dolar seviyesinde.
Geçen yıllar çimentoyu İsmail Tarman için bir tutku haline getirmiş.
Ancak tutkusuna dair içinde kalan bir şeyler de var. Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonu'nun (TMSF) 2005 yılında 166,5 milyon dolara sattığı Edirne
Çimento örneğin. "Zamanında keşke Edirne'yi alsaydım dediğim olmuştur.
Hammaddesi iyidir, uzun vadelidir. Şimdi pişmanım almadığıma ama herşey
nasip."
Tarman'ın küresel piyasaların içinde bulunduğu dalgalanmaya ilişkin
değerlendirmesi ise ilginç. Emtia fiyatlarının katlandığı bir dönemde,
aynı emtialarla kurulan sanayi tesislerinin fiyatlarının yarıya
düşmesini şaşkınlıkla karşılıyor. Sanayi şirketlerinin ucuz olduğunu
düşünüyor. Tarman, "Şirket fiyatları ucuz ve bu durum eninde sonunda
düzelecek. Belki altı ayda, belki birkaç yılda. Bana göre para artık
işlevini yitirdi. Emtialar para karşısında çok fazla değerlendi. Artık
dünyada çok fazla para var."
Tarman Grubu'nun yatırımları da sadece hisse senetleriyle sınırlı
değil. İkinci nesil yeni sektörlerde büyümeye devam ediyor. Oğulları
Mustafa ve Murat Tarman, Blue House markasıyla elektrikli küçük ev
aletleri üretiyor. Şirketin 2007 cirosu 15 milyon dolar seviyesinde.
Hedef ise 2008 yılını 20 milyon dolar ciro ile kapatmak. 1990'da İş
Bankası'ndan alınan İpekiş Tekstil'de de işlerin yolunda gittiğini
söylüyor. Yünlü kumaş ağırlıklı üretim yapan İpekiş, 2007 yılını 20
milyon dolara yakın bir ciroyla tamamlamış.
61 yaşındaki tecrübeli yatırımcı Türkiye'nin geleceğine inanıyor.
Daha gidilecek çok yol, yapılacak çok iş var. Tabii herkesin üzerine
düşen sorumlulukları yerine getirmesi kaydıyla. Vergi rekortmenlikleri
ve Türkiye genelinde yaptırdığı 40'a yakın okul ise inancının sözde
kalmadığının işareti belki de.
İsmail Tarman, servetiyle, hayırseverliğiyle ve medyaya mesafeli
duruşuyla iş dünyasının farklı simalarından biri. Mütevazı bir kişiliğe
sahip. Başarısının sırrı belki de şu sözlerde gizli: "İşimi hep severek
yaptım. Bugüne kadar paraya ulaşmak için çaba sarf edip de para kazanmış
insan görmedim. Başarıya ulaşmak istemiş insanların para kazandığını
gördüm. Zaten bütün muhteşemlikler de başarıya giden o yolda saklı."
Genel Kurullara Katılım Artmalı
Uzun yıllar boyunca birçok
şirketin yönetim kurulunda yer alan İsmail Tarman'ı en çok rahatsız eden
konu genel kurullara katılımın çok zor olması. Gerçekten de Türkiye'de
genel kurullara katılım süreci adeta dikenli bir yol. Sahip olunan
hisseler aracı kurum ve bankalara götürülerek bloke ediliyor ve
karşılığında bir kağıt alınıyor.
Hisselerin bloke edildiğini gösteren bu belge toplantıdan bir süre
önce şirkete ibraz ediliyor ve katılma hakkı elde ediliyor. İsmail
Tarman, bu sürecin kolaylaştırılması isteğini haklı nedenlere
dayandırıyor. Şirketlerin yüzde 30-35'lik hisseyle yönetildiğinden
yakınan usta yatırımcı, bu oranla yönetim kurulunun tamamının
seçilmesinden şikayetçi. Tabii işin bir de denetleme boyutu var.
Tarman'a göre murakıpları çoğunluk hissedarın seçmesi bir
adaletsizlik doğuruyor. Bu adaletsizliğin giderilmesi için önerdiği yol
ise ilginç: "Murakıplar bir çoğunluk hisseden, bir azınlık hisseden
seçilmeli. Hatta belli bir rakamı geçen şirketlerde üniversitelerin
işletme veya hukuk bölümlerinden bir profesör, üçüncü murakıp olarak
geçici bir süreliğine atanmalı."
İsmail Tarman bu yaklaşımının sadece şahıslar topluluğu tarafından
yönetilen şirketler için geçerli olduğunu ve çoğunluk hissenin ciddi bir
kurumun elinde olması (burada OYAK örneğini veriyor) durumunda böyle
bir ihtiyaca gerek kalmayacağının da altını çiziyor.
-Forbes Türkiye 2008 röportajı-
merhaba hocam; yazılar çok eski, ama güncelliğini koruyor. 3-5 ayda bir okuyorum. :) teşekkür ederim. twitterda da paylaştım...
YanıtlaSilGerçek bir yatırımcı mantığı. Günümüz insanı borsa ekranını, yarış atı takip eder gibi izliyor. Bu, yatırım değil; batırım ve kumardır. Tabi şirket sahiplerinin kanun tanımazlığı, yatırımcıyı istismar etmesi ve kanunları yatırımcıyı korumaması da ky'yı biraz panikletiyor. Örneğin konya çimento. Bedelsiz diye diye millete kan kusturuyor. Allah'ın bir kulu da çıkıp müdahale edemiyor. Bence herşey hakkaniyete ve adalete uygun olmalı. Ky kesinlikle korunmalıdır.
YanıtlaSilÇok güzel bir yazi
YanıtlaSilÖnerisi ilginç olmuş. Ama kendimizde blokaj koyabiliyoruz e-yatırımcı portalından.
YanıtlaSilbu ropörtajlar yapıldığı dönemde, 2008 öncesinde ne e-yatırımcı portalı ne de blokaj vardı :)
Sil