12 Kasım 2012 Pazartesi

Uzun Vadede Her Zaman Borsa

Yetkililerin söylediği gibi sermaye piyasasında kısa vadeli düşünüp, kısa vadeli yatırım yapmaya kalkışmak tam anlamıyla finansal cahilliktir. Ülkemizde de borsada yatırım yapmak hep kısa vadeli düşünüldü ve yatırımcılar bugün alayım ertesi gün satıp % 10 kazanayım anlayışıyla sermaye piyasasına tasarruflarını yatırdılar.
Sürekli kısa vadeli iş yapmak, ancak bu işi profesyonel olarak yapanların yapabilecekleri bir şey ama uygulamada onlar da bu tür kısa vadeli yatırımı pek beceremiyorlar. Kısa vadeli yatırım spekülasyon denemektir, kantarın ucunu kaçırırsanız manipülasyon anlamına gelir.
Kısa vadede yatırım yapıp, sokak diliyle söyleyerek her gün borsada oynayarak para kazanan kimsenin olması mümkün değil. Borsaya yani hisse senetlerine yatırım uzun vadeli bir iştir ve bunun uzun vadede kazançlı olduğu yüzyılları aşan sürelerle dünyadaki her piyasada ispatlanmıştır.

Uzun vadede kazanç sağlanabileceğine ilişkin herkesin anlayabileceği türden bir araştırma ve analiz Aracı Kuruluşlar Birliği tarafından gerçekleştirildi.

Olay çok basit bir mantığa dayanıyor.
Borsanın açıldığı günden bu yana her ay örneğin 100 dolar borsa endeksine yatırım yapılsaydı bugün acaba kaç dolarımız olurdu? Araştırmayı, karşılaştırma için aynı parayı döviz tevdiat hesabına veya altına yatırsaydık ne olurdu şeklinde yapmak da gerekiyordu.

Baz alınan tarih Ocak 1986 ayı ve 2011 Haziran'a kadar geçen süre 24 yıl 6 ay.
Yani 294 ay yapıyor.

-Her ay 100 dolar yatırılsa bugüne kadar 29.400 dolarınız olacaktı.

-Altına yatırsaydınız 113.674 dolar yapacak, döviz tevdiat hesabına yatırsaydınız 52.874 dolar olacak ve

-İMKB endeksine yatırmış olsaydınız 149.539 dolar yapacaktı.

Altının son yıllarda öngörülemeyen artışını düşündüğümüzde borsanın ne kadar avantajlı bir yatırım alternatifi oluşturduğu görülür.

Araştırmanın basit ve kolaylığı nedeniyle endeks tercih edilmişti, büyük hisselerden biri veya birkaçı tercih edilseydi 2 kattan fazla bir tutara ulaşmak mümkün olacaktı.

Araştırmada mevduat ve Hazine bonosu mukayesesi yapılmadı. Çünkü bu kadar uzun süreli TL mukayesesi anlamlı sonuç vermiyor. Ama şunu çok açık söylemeliyiz ki o dönemlerdeki faiz oranlarını düşününce faizli yatırım daha fazla bir kazanç sağlamıştır.


Veri bulma kolaylığı bakımından araştırmanın başlangıcı biraz ileriye kaydırılıp, baz yılı olarak 1990,1995, 2000 ve 2005 yılları alındığında şöyle bir tablo ortaya çıkıyor.

1990 yılından başlayarak her ay,

-100 dolar kenara koysaydık toplam paramız 25.700 olurken,

-Bu 100 dolarları altına yatırsaydık 96.110 dolarımız,

-Döviz tevdiat hesabında 51.874 dolarımız ve

-İMKB endeksine yatırsaydık 87.898 dolarımız olacaktı.

1995, 2000 ve 2005 yıllarında başlattığımızda da altın en iyi yatırım aracı olarak karşımıza çıkarken borsanın performansına dikkat etmemiz gerekecek.

Hisse senedi tercih edilseydi daha yüksek bir rakama ulaşabileceğimiz kesindi. Ayrıca bu yılların ülkemizde sıkıntılı yıllar olduğu, peş peşe finansal krizlerle karşılaştığımızı da unutmamak lazım.

Nereden bakarsanız en kötü zamanda alınmış olunsa dahi hisse senedi her zaman diğer yatırım araçlarından daha yüksek kazanç sağlıyor.

İbrahim Haselçin - Bloomberg


22 Ekim 2012 Pazartesi

Al-Unut :)

 Cüneyt Özdemir'in programına katılan Hüsnü Özyeğin'in anlattıklarını kısaca paylaşayım;

Finansbank'ı 1987 yılında kurduktan sonra 1990 yılında halka arzını gerçekleştirdiğini ve 1994 yılında bir vatandaşın o zamanın parasıyla 50 bin dolarlık (yaklaşık 100 bin tl) hisse satın aldığını ve bu hisseleri 2006 yılında Finansbank'ı Yunanlılara 2.76 milyar dolara sattığı zamana kadar ellinde tuttuğunu ve o vatandaşa kendi payına düşen 50 milyon doları vererek hisseleri aldıklarını anlatmıştı.

12 yılda 49.95 milyon dolar kar! Sanırım doğru kağıda uzun vade yatırım yapan yatırımcıların nasıl kazanç elde ettiklerinin güzel bir örneği..


-Hisse.net'ten pool'un yazısı-  

 ------------------------------------------------------

Anadolu Efes'de üst düzey yönetici bir arkadaşımız bu yaz başından geçen bir olayı anlattı, kısaca anlatayım; yaklaşık 10 yıl önce şirket çalışanlarına bayram ikramiyeleri ve ödüllendirme primleri olarak şirket hisseleri veriyor. Bizim Ahmet o zaman aldığımız hisseler 1 maaşımıza falan geliyordu ve şirketteki herkes hisseleri aldığı gibi satıyordu dedi.

Şirkette emektar bir abla bu hisseleri ben hala tutuyorum ne yapacam diye bu sene bizim yönetici Ahmet'e sorunca "Abla alemsin sen daha satmadın mı onları?"diye gırgır geçmiş. Abla birilerinin yardımı ile hisseleri satmış ve 870.000 lirayı alıp emekliliğini istemiş.

Bizim Ahmet 5400 dolar maaşla şu an Rusya'da hala çalışıyor, abla muhtemelen Bodrum'da süresiz tatil yapıyor.

-Hisse.net'ten Maharaj'ın yazısı-

 ----------------------------------------------------

Adamın biri bir maaştan az bir para ile alıyor bu Aefes'ten, yaklaşık 25 yıl önce, yalnız o aralar şirketin adı Aefes değil, aldığı hissenin adı Aefes oluyor.
Sonuçta Anadolu grubu, şirketlerini birleştirip Aefes olarak devam ediyor.
Bu kişinin Aefes'te 2 yıl önce 1.290.000 lot oluyor, sadece 2010 yılı için 500 bin lira temettü alıyor.
Yaptığı tek şey alıp unutmak, borsadan parasını almıyor, borsaya yeni para koymuyor, dağıtılan temettüleri de sürekli aynı hisseye yatırıyor.
O zaman yatırdığı yarım maaşı şimdi 30 milyon civarında bir para ediyor.

Bunu nerden biliyorum derseniz, ben maliyeciyim. Bu kişi hakkında vergi kaçırma, beyanname vermeme gibi bir ihbar olduğu için öğrenmiş oldum.Konuyu araştırdık, aracı kuruma falan gittik, ifadesini aldık, sonra da ödemesi gereken vergileri aldık. O yüzden efsane değil yani bizzat yaşanan bir olaydır, bildiğim gördüğüm bir olaydır.

-Hisse.net'ten Hisseci 34'ün yazısı-

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Temettü Veren Hisse Eski Fiyatına Nasıl Gelir?

''Hisse temettü verince temettü kadar düşüyor, sıfıra sıfır elde var sıfır, hatta stopajdan dolayı zarar bile oluyor, temettü yatırımının hiç bir manası yok''
Bu cümleyi forumda defalarca ve hala görüyorum.

Genellikle verilen cevap ise ''hisse fiyatı temettü düşüşünü telafi eder'' ''bir şekilde kapatır''
Ama nasıl? Buna tatmin edici bir cevap verilemiyor ve bu yüzden temettüye zaten şüpheli yaklaşan birey, tam tatmin olmadığı bir cevap ile olaydan soğuyor.

Birazdan söyleyeceklerim, temettü yatırımı için alınan hisseyi 3 ay, 5 ay, 1 sene sonra daha yüksek fiyata satma beklentisi içinde olanlar için değildir. Onlar için verebilecek bir tavsiyem yok. Ama burada hep konuştuğumuz, ''bir şirkete ortak olmak, yürüyen ve kar eden bir işten kar payı almak'' amacıyla yatırım yapan bizler ve bizim gibi yatırıma niyetlenenler için temettü telafisi olayını naçizane açıklamaya çalışacağım.

Bir şirket ele alalım. ve 2012 tarihinde hisse fiyatı 10 tl olsun. Bu şirket hisse başına brüt 1 tl temettü dağıtıyor olsun.(Küsurata girmemek için bütün karını dağıttığını varsayalım) Bu şirketin farazi olarak,

Ödenmiş sermayesi = 10 milyon tl
Yıllık karı = 10 milyon tl olsun.
Böylece hisse başına 1 tl kar edecek ve bunun tamamını temettü olarak dağıtacaktır. Bu verilerle 2012 yılı için bu şirketin,

Piyasa değeri = 10 tl bir hisse fiyatı x 10 milyon ödenmiş sermaye = 100 milyon tl olacak ve f/k oranı 10 olacaktır. Yani piyasa bu şirkete 10 fk lık bir fiyat biçmiş.

Hissenin temettü sabahı açılış fiyatı 10 - 1 tl = 9 lira olacak ve bize hisse başına 85 kuruş net temettü ödeyecek.

Şimdi bundan sonra teorik olarak şirketin karının hep aynı kaldığını, global bir kriz yaşanmadığını varsayalım. Eğer şirket temettü farkını telafi etmez ise, 2013 yılında hisse başına yine 1 tl temettü dağıtacak ve hisse fiyatı 8 tl ye gerileyecek. Böylece şirketin f/k sı 8 e düştü. 2014 yılında yine 1 tl dağıtacak ve fiyat 7 tl ye düşecek. Böylece şirketin temettü düşüşlerini telafi etmediğini varsayarak, dağıtılan temettülerle 5 tl ye kadar geldiğimizi varsayalım. Böylece ne oldu? 2012 yılında yılda 10 milyon tl kar eden bir şirket için piyasa 100 milyon tl fiyat biçerken, 2017 ye geldiğimizde yine yanı karı eden bir şirkete yarısı kadar fiyat biçmiş olur.

Basite indirgersek 1 tl temettü geliri için 10 tl ödediğimiz hisseye, 5 sene sonra yine 1 tl temettü almak için 5 tl ödemiş oluruz.
Normal koşullarda bu mümkün olmaz. eğer piyasa 1 tl hisse başı kar için 10 tl fiyat biçmişse, 5 sene sonra da yine aynı kar için 10 tl olarak fiyatlaması teorik olarak beklenir.

İşte temettü düşüşünü ''telafi etmenin'' teorik olarak mantığı budur.

-hisse.net'ten Epikur'un yazısı-


23 Temmuz 2012 Pazartesi

Uzun Vade Yatırım - FROTO


Borsada neden uzun vadeli yatırımcı olmam gerektiğini paylaşmak isterim. Aslında tecrübeli arkadaşların yorumlarını merakla bekliyorum çünkü borsanın b'sinden anlamazken birden ani bir kararla yatırımımı borsada yapmaya başladım... Ağustos ayında elimde 30000 lira nakit param vardı ve ben bu parayı değerlendirmek istiyordum, elimde bir kaç seçenek vardı... Parayı faize yatırabilirdim, iş kurabilirdim/işe ortak olabilirdim veya borsada yatırım yapabilirdim. Faiz bana çekici gelmedi çünkü ana paranın korunmasına rağmen ana paraya dokunamamamız benim için bir dezavantajdı, iş kurma konusunda ise hali hazırda master yaptığım için mümkün görünmüyordu, geriye tek seçenek olarak borsada yatırım yapmam kalıyordu ve aynı zamanda ilerleyen zamanda ihtiyacım kadar parayı nakite çevirme olanağını da bana sunuyordu.

Peki ya nasıl olacaktı bütün bu işler? Borsanın b'sinden anlamazken kendimi 1 ay boyunca tamamen terimleri öğrenmeye, borsa ve ekonomi hakkındaki forumları takip etmeye, ekonomi haberlerini takip etmeye, hisselerin davranışını incelemeye, ekonomi ve borsa hakkında dergileri okumaya vb işlere adadım. Sonuç olarak al-sat tipi yatırım davranışının bana uygun olmayacağına ve uzun vadeli yatırımla gelen temettülerin az ama öz kazancına sebat edebileceğime karar kıldım.

Daha sonrasında ise bundan nasıl bir kazanç sağlayabileceğime odaklanırken düzenli temettü veren hisseleri keşfettim, evet benim için aslında büyük bir keşif oldu çünkü böyle bir şeyin olduğunu daha öncesinde hiç ama hiç bilmiyordum. Buna dayanarak Ford hisselerine özel bir ilgim oluştu, bunda ilk ve şu an için tek arabamın Ford olmasında büyük etki var (sanırım parasını çıkartmayı planlıyorum da ondan)... 


Kendi kendime de şöyle bir çalışma gerçekleştirdim, eğer benim bu miktardaki param 2005 senesinde olsaydı ve ben bu güne kadar aldığım temettüleri de dahil olmak üzere tekrar hisseye yatırım yaparak hisse sayımı arttırsaydım bu günkü paramın değeri ne olurdu? Aşağıdaki tabloyu siz arkadaşların özellikle incelemesini istiyorum çünkü hata yapmış olabilirim. 6 sene sonucunda görünen o ki, sadece temettülerini geri yatırarak paramın değeri 6 sene içerisinde 30000'den 120000'lere kadar çıkabilirmiş. Bu miktar bana sanki biraz fazla gibi geldi ne dersiniz?

Hepinize tekrardan hoşbulduk diyorum ve tablo hakkındaki değerli yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum.




Tabloyu biraz açıklayacak olursam,

Yeşil ile yazılan kısımlar benim excel'deki formülasyonlarım.

Ana para değeri: O seneki hisse fiyatı ile sahip olunan hisse adedi çarpılarak bulunan rakamdan o senede elde edilen temettü miktarı çıkartılarak hesaplanmıştır, çünkü bildiğim kadarıyla hisse değeri verilen temettü oranınca düşüyordu.

Yatırılan para: ilk yatırım 30000TL ile başlıyor ve daha sonra sadece temettü geliri aşağıdaki haneye yazılıyor.

Ortalama hisse fiyatı: isyatirim'ın sitesinden alınan senelik yukarı yuvarlanmış ortalama hisse fiyatıdır.

Hisse adedi: İlk senede alınan hissenin üzerine sadece temettü ile alınan hissenin sayısı eklenmiştir.

Hisse başına temettü: Kuruş bazında gene işyatırım'ın verileridir. Senede iki adet verilen temettü tek olarak toplanmıştır.

Temettü geliri: Hisse başına temettü ile hisse adedinin çarpımından oluşmaktadır, daha sonraki sene yatırılan para olarak kullanılmıştır. 12 ye bölünerek aylık bazda ne kadar kazandırdığı hesaplanmıştır.

-hisse.net'ten nrponr'nin yazısıdır-

11 Temmuz 2012 Çarşamba

Temettü Yatırımı

Temettü bazlı yatırım tarzında ana risk zannedildiği gibi portföydeki senetlerin fiyatlarının düşmesi değildir. Çünkü en uygun alım şekli uzun vadeye yayılan aylık sabit yatırım tutarıyla yapılmış olan alımlardır. Sonuçta güzel olmasada ne çok pahalı ne de çok ucuz olan bir ortalama alım fiyatı meydana çıkar.
Ha...senet fiyatı diplerdeyken en ucuzdan portföy oluşturmak çok daha mantıklı değil midir?
Cevap: Kesinlikle daha mantıklıdır. Senet fiyatının hangi seviyelerde dip yaptığını bilen mutlaka ordan alsın. Kesinlikle tavsiye ederim!...

Ben bunu bilemediğim için ortalama fiyat oluşturmaya çalışıyorum. Çünkü dibin nerede olduğunu tüm "beceriksizler" gibi bende ancak fiyat yükselmeye başladıktan sonra anlayabiliyorum.
Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Uzun vadeli portföy oluşturan bir "yatırımcı" için...alım fiyatları.....çokta önemli değildir. (ne kadar yazık olsada)
Çünkü ucuza alma mecburiyeti yalnız tekrar satmak isteyen biri için önemlidir!!!!
Neden? Çünkü ucuza alıp pahalıya satamazsa kesin zarar yapacaktır. Bu tüm tüccarların yaşadığı ölümcül bir problemdir.

Yatırımcı için ise alım fiyatı önemsizdir.Çünkü satmayacaktır! Senedi yıllar boyunca tutacaktır ve temettüsünü alacaktır! Hatta senetlerini, portföyünü çocuklarına bırakacaktır! Alırken ödediği fiyat sonradan ara ara ne kadar düşsede almış olduğunda "pahalı" değildir, pahalı olamaz.
Çünkü alımda "o fiyat" için memnun edici bir temettü getirisi hesaplamıştır ve senet o temettü getirisini vaad ettikçe sürdürebilir bir şekilde seneler geçtikçe senedi pahalıya almış olamaz! Ha...fiyat daha asağıya düşebilir ve temettü getirisi dahada yükselebilir!!!
Bu yatırımcının elinde olan bir şey değildir. Alsatçılar, borsacılar, spekülatörler, piyasa yapıcıları, pala namzetleri....sonuçta mantığa ihtiyacı olan insanlar değildirler. Para ucuz ve bolsa ve paranın mantıklı bir alternatif yatırım imkanı yoksa fiyatlar, endeks alışık olunmayan en yüksek seviyelere bile rahatlıkla gelebilir. (asağıyada...yukarıyada!) ...
Bir zamanlar Hollanda'da lale fiyatları mesela veya 20 sene evvel Japonya'daki hisse fiyatları. Bunları tahmin etmenin imkanı yoktur. Yoksa düşen endekste "hemen hemen" tüm fonlar, aracı kurumlar, yatırım ortaklıkları zarar yazmazlar!! 

Yani fiyatların düşmesi ana problem değildir. Ana problem şirketin karının ve böylece temettüsünün sürdürülebilir olmasıdır!!!
Bunun için şirketin mali tabloları her dönem ciddi olarak incelenmelidir ve şirketin gidişatı sürekli takip edilmelidir.
Sürekli takip günlük fiyat takibi değildir. Günlük fiyatın takibi aslında en gereksiz, en zaman öldürücü, en yalan olaydır. Hatta fiyat muhabbeti, fiyat nolucak muhabbeti, fiyat ucuz mudur daha da düşer mi muhabbeti sanırım en geyik muhabbetler arasında kesinlikle en ön sıralardadır. Senedin bir gün sonraki, bir hafta sonraki fiyatı tüm borsa katılımcılarının en merak ettiği şeydir. Çünkü tüm olay eldeki kağıdın yükseleceği mi düşeceği mi muhabbetine indirgenmiştir.

Bir taraftan da bu anlaşılır bir davranıştır: eğer ben paramı basmış olduğum senette yalnızca fiyatın yükselmesiyle para kazanabilirsem tabiiki fiyatın bir an evvel yükselmesini arzu ederim. Hatta çoğu küçük yatırımcının yaptığı gibi "Yürü be koçum, yürü artık." diye senedimi desteklemeye çalışırım. Gözüm devamlı fiyatta olur ve her kademe değişimi kar veya zarar manasına gelir ve düşüşler, daha doğrusu devam eden düşüşler tabiiki dramatiktir! Yoksa stoploss diye bir şey neden icat edilmiştir acaba?

-hisse.net'ten Epikur'un yazısı- 

https://twitter.com/BulentAtik_epik 


10 Temmuz 2012 Salı

Yatırımın Mantığı...


Senet almak ile "bir şirkete ortak olmak" arasındakı farkı tekrar hatırlatmak istiyorum.
Hele borsada hisse senedi alan "yatırımcıların" yüzde 99,9 unun bir hisseyi sadece senet fiyatının yükselmesi için aldığını bildiğim için.
Gördüğüm kadarıyla uzun vadeli yatırımcılık hala tam olarak anlaşılamamış.

Şöyle anlatayım; elinizde bir iş kurmak için belli bir miktar sermaye var. Yaptığınız araştırmalar sonucunda mesela bir dükkan açmaya veya şirket kurmaya karar verdiniz. Siz bunu yaptıktan bir kaç ay sonra birisi gelip size koyduğunuz sermayenin belli bir miktar üzerinde bir fiyat teklif etti ona satmanız için. Tabi bu arada bu işten öngördüğünüz şekilde iyi para kazanıyorsunuz.

Böyle bir durumda sizin için ekmek teknesi sayılan şeyi satar mısınız?

Fiyat abartı yüksek olursa tabiki satılır ama... onun dışında?

Satarsanız daha çok sermayeniz olur fakat düzenli kazancınızdan vazgeçmiş olursunuz.

Yeni sermayeniz ile daha büyük işlere girip daha çok kazanabilirsiniz - fakat tekrardan riske girmiş olursunuz ve bu sefer tutturamayabilirsiniz de!



İşte günlük hayatında ekmek teknesini ne olursa olsun satmayacak olan, bu riske girmeyecek olan insanlar... konu borsa olunca nedense tam tersi davranıyor.

Normalde iş konusunda risk alan bir yapınız var ise problem değil, borsada alıp satın.
Ama kaç kişi gerçekte böyle ki?

İşte bu yüzden borsada al-sat yapmak, normal hayatında iş konusunda fazla riski sevmeyen insanlara göre değildir.

O zaman ne olacak, ne yapacak insanlar?

Normalde kendilerine düzenli gelir getirecek bir işe yatırım yapar gibi yatırım yapılmalı borsada........Yatırılan sermaye unutulmalı.

Önemli olan yatırılan sermaye ile düzenli olarak ne kadar kazanç sağlandığına bakılmalı. İşte temettü verimine göre senet almak bu fikrin pratik uygulamasıdır!!!

Zaten belli bir düzenli kazanca ulaştıktan sonra elinizdeki varlıkları satmayı hiç düşünmezsiniz.

İşte uzun vadeli yatırımcılık budur!!!

Uzun vadeli yatırımcılıkta, aldığınız hisselerin fiyatının ne kadar yükseldiği değil, size ne kadar düzenli getiri sağladığıdır önemli olan.


-hisse.net'ten oakenfold'un yazısı


11 Haziran 2012 Pazartesi

Borsa - Fon - Bono - Altın... Hangisi?

Financial Times
Yaklaşık 150 yıldır yatırımcılara yönelik yayın yapan Investors Chronicle dergisi, kurulduğu 1860 yılında hisse senetlerine yapılan 100 sterlinlik yatırımın, bugünkü değerini hesaplayarak bu alanda bir ilke imza attı. Çalışmadan, hisse senetlerinin yatırımcılar için en çok kazandıran yatırım aracı olduğu sonucu çıktı.

Financial Times'ın analizini yaptığı çalışmada şu görüşlere yer verildi:

"1860 yılında hisse senetlerine yatırılan 100 sterlinin değeri acaba bugün ne kadar olurdu? Endeksleri takip eden fonların ellerindeki veriler 1970'li yılların ortalarından önceye gitmediği için şimdiye kadar bu sorunun cevabı verilemiyordu.
“Ancak Investors Chronicle dergisi, bu alandaki çalışmalarını taçlandırmak için kuruluşundan beri geçen sürede hisse senetlerinin ne kadar değer kazandığını hesaplama işine girişti.
“Dergi, 1860'lı yıllarda piyasa verileri karışık ve iyi kategorize edilmiş şekilde bulunmadığı için aradığı bilgileri akademik araştırmaları tarayarak bulmak zorunda kaldı.
“Piyasalar zaman içinde evrim geçirdikçe performans ölçümü de daha gelişmiş bir hal aldı. İngiltere'de farklı sektörlerden 30 şirketin hisse senetlerini izleyen FT 30 Endeksi 1935 yılında hayata geçti.
“Başlangıcı 1984 yılına giden ve yine İngiltere'deki farklı sektörlerden 100 şirketin hisse senedindeki değişimi takip eden FTSE 100 Endeksi ise bu hesaplamayı nispeten kolaylaştırdı.
“Peki öyleyse 100 sterlinlik yatırım geçen 150 sene sonrasında şimdi ne kadar oldu?

ANAPARA 12 BİN STERLİN OLDU


“Sadece anaparanın değer artışı hesaplandığında bu miktar 12 bin sterline denk geliyor. Ancak bu miktar, hesaplanması neredeyse imkansız olduğu için hisse senedi kar paylarını, bunların yeniden yatırıma döndürülmesi ya da enflasyon etkisini hesaba katmıyor.
“Eğer bahsedilen bu etkenler de fiyatlamaya dahil edilseydi, bunun birkaç yüz katı daha yüksek bir tutar elde edilebilirdi.
“Investors Chronicle Editörü Dominic Picarda, "Hiç şüphe yok ki; geçen zaman içinde hisse senetlerinin getirisi tahvil, altın, emtia ve gayrimenkuldeki değer artışını geride bırakmıştır" dedi.
“Bunun yanı sıra İsviçreli banka Credit Suisse'nin yatırım operasyonlarını yürüten Credit Suisse First Boston'dan alınan veriler sonucu daha çarpıcı hale getiriyor.

KÂRPAYI VE ENFLASYONLA 30 BİN STERLİN

“Picarda, bu kurumdan elde edilen verilere dayanarak 1900 ile 2000 yılları arasında bir İngiliz hisse senedine yapılan yatırımın, kârpayları ve enflasyon da hesaba katıldığında 287 kat değer kazandığını belirtti. Picarda, 100 yıl önce İngiltere Borsası'na yapılan 100 sterlinlik yatırımın şimdi yaklaşık 30 bin sterlin olacağını söyledi. Picarda aynı dönemde tahvillerin ise sadece 4.3 kat değer kazandığını ekledi.

“Peki bireysel yatırımcının bu tarihsel veriden çıkaracağı dersler nelerdir?

“Her ne kadar hisse senetlerinde uzun vadede mutlaka kazanılır gibi geleneksel bir inanış olsa da, geçen dönemde performansın oldukça düşük kaldığı 30 yıllık süreçler yaşandı. Aynı zamanda, yüksek kazançların çoğu da kısa zamanda elde edildi. Örneğin, 1960 ve 70'lerde değer kazancı düşük kalırken, 1980'li yıllarda büyük yükselişler yaşandı.

“Bugünlerde de kazançların çok fazla olmadığı dönemlerden birini yaşıyor olabiliriz. Ancak tarih bize bu dönemlerde dahi yatırımcıların kar paylarını yeniden hisse senetlerinde değerlendirdiğini ve uzun vadede çok kazanmanın yolunu açtığını gösteriyor. 150 yıldır yatırımcılar için yayın yapan Investor Chronicle bu dersi en açık şekilde gözler önüne seriyor.”

* Bu yazı Financial Times'ta, "What if you had invested £100 in 1860?" başlığıyla yayımlanan haberden derlenmiştir.

6 Haziran 2012 Çarşamba

Borsacı neresiyle düşünür?

Kimine göre kumardır borsa, kimine göre ise uzun vadeli bir yatırım aracıdır. Bu iki düşünce arasında geçiş olsa olsa ikinciden birinciye doğru olabilir. Borsanın 26 yaşına girişine günler kala ''Borsa kumar mıdır?'' tartışmasını alevlendirmek değil niyetim.

Ancak bir kumarbaz ve uyuşturucu bağımlısı ile bir yatırımcının hisse satarken beyninin aynı noktasının çalışması veya flash etmesine ne demeli?

Yakın zamanda bir dergide yayınlanan makaleye göre, insanlar kumar oynadığında, uyuşturucu kullandığında beynin ön tarafı flash ediyormuş. Yani üç durumda da beynin hep aynı yeri; ön kısmı çalışıyormuş.

İlginç...

Uzun vadeli yatırım kararları ise beynin hep arka kısmı ile alınıyormuş.

 

Durumun cılkını çıkartanlar ''O halde bir bağımlı, uzun vadeli yatırım kararı nasıl alır?'' diye düşünebilir.

Ben pas geçiyorum.

Konu bilimsel olarak her ne kadar ortada olsa da düşünmeden edemiyorum...

Manipülasyona verilen cezalar caydırıcı olsaydı, bu kişiler hızla ceza alıp, piyasadan uzaklaştırılsaydı... Cebine 50 bin lirayı koyan sığ bir hisse senedini kolayca kaldırıp, indiremeseydi...

''Yarın yağmur yağacak'', ''Bu takım şampiyon olacak'', ''Enflasyon yıl sonunda düşmüş olacak'' demenin bile spekülasyon olduğunu bilseydik...

Başka olur muydu herşey?

Borsacı neresiyle düşünürdü?

Kumarbaz neresiyle düşünürdü?

Bağımlı neresiyle düşünürdü?

Ve sorar mıydık hiç ''Borsa kumar mıdır?'' diye...

Hadi rastgele...

Pınar SUNGUR Bigpara.com

5 Haziran 2012 Salı

Bambu Ağacı - Uzun Vade Yatırım'a iyi örnek..

Çinliler bambu ağacını şöyle yetiştirir:

Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir.Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz.Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez. Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler.

Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır. Akla gelen ilk soru şudur :



Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı Yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?
Bu sorunun cevabı Tabii ki beş yıldır.
Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?...

Bir başarının şartları her zaman çok basittir.

Bir süre için çalışın,
Bir süre tahammül edin.
Her zaman inanın ve hiçbir zaman geri dönmeyin.


30 Mayıs 2012 Çarşamba

Mebrure Çelikel - Yatırımcı Babanne :)



Öpeyim anneanne
Harçlık yerine 100 lot hisse

700 milyar liralık hisse portföyü olan 74 yaşındaki Mebrure Çelikel, bu bayram yalnız kalmayacak. Çünkü torunlarına vermek için 100 lotluk Netaş hissesi ayırmış

     SONGÜL HATISARU - AYFER YILDIZ

     Kent Şekerleri'nin reklamı hepimizin gözlerini doldurdu. Bir çok genç, artık bayramları büyüklerini ziyaret etmek için değil, tatile çıkmak için bekliyor. Ancak bazı anneanneler var ki, bayramlara da dönemine uygun hazırlanıyor. 74 yaşındaki Mebrure Çelikel, torunları ve çocukları için bayram hediyesini hazırlamış. Her birine 100 lot Netaş hissesi verecek.
     Borsaya kumar olarak bakmayan, gerektiği zaman soğukkanlılıkla kâğıt üstünde zararı kabullenen, bu nedenle daima kârlı olan yatırımcılar vardır. 74 yaşındaki Mebrure Çelikel bunlardan birisi. Yatırım uzmanları tatlı yatırımcı diye tanımladığı Çelikel'i şöyle anlatıyorlar:
     "Ekonominin gerçeğini bilen ve gerçekçi davranan yatırımcı. Paniğe kapılmıyor ve de günlük ihtiyacı olan parayı borsaya sokmuyor. Bu nedenle daima kâr ediyor. Panik yapmıyor, kumar oynamıyor."
     Karadeniz Ereğli'li Mebrure Çelikel'in yatırımla tanışıklığı Erdemir'in bölgeye kurulmasıyla başlamış. Mebrure Çelikel, 1965 yılında yöre halkını Erdemir'e ortak etmek amacıyla satılan hisselerden 50 bin liralık yatırımla kendi kişisel portföyünü oluşturmuş.
     Eşini kaybettikten sonra, aile ekonomisini ele alan Çelikel'in yatırımcı kimliği de giderek gelişiyor. Mebrure Hanım 1969'li yıllarda Bursa'lı tekstilci Ali Fidanlar'ın tavsiyesiyle 200 bin liralık Bursa Çimento hissesi alarak, şirkete ortak oluyor. Bursa Çimento'nun yıllar içinde verdiği temettüyle iyi para kazandığını söyleyen Çelikel, zamanla şirketteki payını yeni alımlarla artırmış. Kendi deyimiyle ‘hisseler yavruladıkça’ kendisini bir fabrikatör gibi hissetmiş.

   
Para gelince takipte başlıyor
     Zamanla ciddi ciddi para kazanmaya başladığını görünce Çelikel, "Artık piyasaya da açılmaya başladım" diyor. Çelikel, borsada kazanmanın sırrını sabretmeyi bilmesine bağlıyor. "Kağıdımı seçer sonra beklerim, düşüşte asla malımı satmam" diyor. Emlak, gayrimenkul alma taraftarı olmadığını söyleyen Çelikel, doğru yatırım yapmayı bilenler açısından borsanın en iyi yatırım türü olduğunu kaydediyor. Özgür yaşamayı sevdiğini, armatör olan eşiyle hayattayken 1965 yılında New York Borsası'nı ziyarete gittiğini anlatıyor.
   
Vehbi Koç'un öğüdünü tuttu
     Çelikel, her zaman bir köşede dolar bulundurduğunu söylüyor. Bunu yedek para olarak değerlendiren Çelikel, günlük parasını hiçbir zaman borsada kullanmadığına dikkat çekiyor. Vehbi Koç'un, yıllar önce bir ortamda kendisine ve Emel Sayın'a 'Sakın paranızı aynı sepete koymayın' dediğini hatırlatan Çelikel, o günden beri bu öğüde uyduğunu vurguluyor.
     Çelikel'in elinde bulundurduğu kağıtlar ise, İş Bankası C, Bursa Çimento, Döktaş, Tat Konserve, Migros, Aksa, Sabancı Holding, Eczacıbaşı Yapı, Göltaş Çimento, Anadolu Efes, Doğan Holding, Netaş, Aksa.
   
Torunlara ‘Netaş’ almış
     Eşini kaybettikten sonra hayatın içine balıklama dalmak zorunda kaldığını söyleyen Çelikel, borsayla bir anlamda iş kadını olduğunu ifade ediyor. Borsadan kazandığı parayla çocuklarını okuttuğunu söyleyen Çelikel, torunlarına da yılbaşı ve doğum günlerinde hisse senedi hediye ediyor. Bu yılki hediye ise 100 lot
   
Netaş hissesi.
     2001 yılını bulanık gördüğünü söyleyen Çelikel, "2001 zannedersem, sıkışık geçecek gibi. Ekonomik açıdan bunalım var. Bunalım varken, borsanın iyi olacağını düşünmüyorum" diyor.
     Ortamın çok bulanık olduğunu söyleyen Çelikel, "Dışarıdan da parayı çektiler" diyor. Çelikel, borsadaki krizi şöyle anlatıyor: "Bizim borsa buluttan nem kapıyor, düştü kalktı. Şimdi de dibe indi. Fazilet Partisi'nin kapatılma davası borsayı etkiliyor. Ekonomi çok karışık. Borsa da düşer tabi ki. "
   
‘Alışverişe gidiyorum Migros hissesi alıyorum’
     Her akşam haberleri izlediğini söyleyen Çelikel, yazılı basından da borsa haberlerini takip ettiğini kaydediyor. Dışarıdan gözlem yaptığını anlatan Çelikel, yatırım yaptığı şeyi mutlaka gözüyle görmeyi, bilmeyi tercih ediyor. Örnek mi, Çelikel, Netaş hisselerini yeni ekonomi gözde olduğu için Migros'u ise alışveriş yaptığı yer olması sebebiyle seçmiş. Netaş ve Alcatel'in, Telekom'un özelleştirilmesiyle gözde olacağını söylüyor.
     Elinde yüklü miktarda Migros hissesi bulunduran Çelikel, seçiminin sebebini şöyle anlatıyor: "Süreyyapaşa'da oturuyorum. Günün hangi saatinde gidersem gideyim Süreyyapaşa Migros'ta kuyruk olduğunu görüyorum. Beklediğim performansı bir türlü sağlamadı ama hala Migros'a güveniyorum. Çünkü bu şirkette işler peşin parayla yapılıyor, nakit dönüyor."
     Arada bir tüyo aldığını da söyleyen Çelikel, "Ancak piyasadan da haberdarım, çok da itibar etmiyorum" diyor. Çelikel'in bir sırrı da mafyanın ve devletin elinin olduğu kağıtlardan uzuk durmak. Buna örnek olarak da üretimi iyi, alanında tekel olan birtakım şirketlerin temettü vermemesini gösteriyor.

İsmail Tarman

Bono nedir bilmem, temettüye bakarım!

Türkiye’nin uzun vadeli borsa yatırımcısı İsmail Tarman SABAH’a konuştu: Ben uzun vadeli hisse senedi yatırımcısıyım. Alış emri verdiğim hisseye, satış emri vermem. Bono nedir bilmem.

Ben uzun vadeli hisse senedi yatırımcısıyım… Alış emri verdiğim hisseye satış emri vermem… Hazine bonosu nedir bilmem… Dövize yatırım yapmayı sevmiyorum…Şirketlerin kârına ortak oluyorum… Bu sözler İsmail Tarman’a ait. Tarman borsacı tanımlamasını sevmiyor. Spekülasyondan uzak durduğunu sürekli yeniliyor. Daha çok yatırımcı kelimesini benimsiyor. İsmail Tarman adı özellikle çimento şirketlerinin hisse senetlerine yaptığı yatırımlarla duyulmuştu. Son olarak da Batı Anadolu Çimento’da yaptığı yüzde 18′e varan hisse satışıyla gündeme geldi. Hisselerin satıldığı Mısırlı Orascom şirketiyle kendisinin herhangi bir görüşme yapmadığını kaydeden Tarman, sattığı hisseleri 8 yıldır elinde bulundurduğunu belirtti. Borsanın belki de en uzun vadeli hisse senedi yatırımcısı olan Tarman, borsanın geleceğini ve yapılacak yeni vergi düzenlemelerinden borsanın nasıl etkileneceğini SABAH’a anlattı:
* Orascom’a satış nasıl oldu. Siz mi temasa geçtiniz Mısırlı şirketler mi?

Batıçim hisselerini satarken benim şahsi olarak Orascom ile görüşmem olmadı. Benimle temas kuran aracı şirket, istediğim fiyatı kabul edince ben de sattım. Geçen hafta Gürel Ailesi ile birlikte hareket ettiğim şeklinde yazmıştınız. Onların ne kadar hisse sattığını bilmiyorum. Beraber hareket etmedik. Ama asıl alındığım borsa koridorlarının tanınmış ismi diye yazmışsınız. Buna çok alındım doğrusu. Borsacı deyince insanların kafalarında olumsuz düşünceler doğuyor. Ben borsacı değilim.

‘İSMİMİ LEKELEMEM’
* Sizi nasıl tanımlayalım o zaman?
Bana uzun vadeli hisse senedi yatırımcısı diyebilirsiniz. Şirketlerin olması gereken değere bakarım ve ona göre yatırım yaparım. Öyle al-satlar, iki üç günde satmalar bana göre değil. İsmimi lekeleyecek hiçbir şey yapmam. Benim tarzım farklı.

* Nedir bu tarz, siz neye bakarsınız?
Ben şirketin temettüsüne bakarım. Temettüsü iyi ise uzun süre tutarım. Uzundan kastım birkaç ay değil birkaç sene. Portföyümün ortalama vadesi 6-7 yıl civarında. 10 senedir elimde olan senet bile var. Sattığım Batıçim senetleri 8 senedir elimdeydi mesela.

‘Yatırımcı da şirketlerde yönetime girebilmeli’

* Hisse senedinden başka nerelere yatırım yaparsınız?
Hisse senedi dışında döviz ve hazine bonosu bana uzak olan yatırım araçları. Hayatımda hazine bonosu almadım. Hisse senedi alınması için der alış emri verdikten sonra satış emri vermem. Aynı şey tersi için de geçerli.

* Borsa yeterince yatırım alıyor mu sizce? Neden?
Bence hisse senedine yatırım çok daha fazla olabilir. Ancak bazı düzenlemelere ihtiyaç var. Şirketler belli oranlarda halka açılıyor ancak borsada satılan bu senetlerin temsilcileri yönetimde temsil edilemiyor. Bu sağlanırsa temettü kararlarında söz sahibi olunur ve doğal olarak senetlere yatırım yapan insan sayısı da gelen para da artar.

‘Uzun vadeli yatırımcı vergiden etkilenmez’

* Borsada yatırım nasıl olmalı?
Bakın şimdi yabancı sermaye diye heryeri dolaşıyoruz. Para gelsin ayrım yapılmasın diye konuşmalar yapıyoruz. Ancak o paralardan çok daha fazlası Türkiye’de var. İnsanları yatırıma yönlendirecek kolaylıklar gerekiyor. Borsada yatırım daha saygın hale getirilmeli.

* Yatırım araçlarına vergi nasıl etkiler borsayı?
Yatırım araçları konusunda yeni vergi düzenlemeleri yapılıyor. Bu vergilerin yatırımcıları ürküteceği yolunda yorumlar görüyorum. Uzun vadeli yatırımcı ve hisse senedi yatırımcısı kötü etkilenmez. Zaten belli bir süre elde tutulan hisse senedi için vergi yok. Ben aldığım hisse senetlerinin temettü gelirlerine bakarım demiştim. Bu temettülerin vergisini ödediğimde her sene vergi ödeyenler sıralamasında ilk 20′de yer alıyorum.


Kaynaklar:
arsiv.sabah.com.tr/2005/12/30/eko114.html
arsiv.sabah.com.tr/2008/05/07/yildirim.html
ekohaber.com.tr/index-ekohaber-5-haberid-5585.html

 

--------------------------------------------------------------------------

-------------------------------------------------------------------------- 

Forbes'un milyarderler listesinin en tepesinde yer alan Warren Buffett, yatırım stratejisini şu sözlerle özetliyor: "En önemli hedefim, işinin ehli insanlar tarafından dürüstçe yönetilen, mali yapısı güçlü olmasına rağmen değeri ucuz kalmış şirketlerin ortağı olmak." 62 milyar dolarlık yaşlı kurdun portföyündeki hisseleri tutma süresi en muhafazakar kurum raporlarındaki 'uzun vade' kavramını yerle bir edecek cinsten. Coca Cola, American Express, Wells Fargo gibi dev şirketlerin hisselerini onyıllardır portföyünde bulunduruyor.

İsmail Tarman'ın da benzer taktikleri var. Kayserili işadamı da yatırım yaptığı hisselere sadakatiyle kazanıyor. Bu iki büyük yatırımcının belki de tek ortak özelliği. Zira Buffett'ın günde kaç vişneli kola içtiği bile bilinirken Tarman gizemini koruyan bir isim.

Sıradışı bir figür. Medya ile arasına aşılmaz bariyerler koymuş. Çünkü göz önünde olmayı sevmiyor. Ona dair eldeki tek bilgi çimento sektöründen vazgeçmediği ve 12 yıldan beri Vergi Rekortmenleri Listesi'nin ilk 20 ismi arasındaki yerini koruduğu. 2007 yılında Türkiye dördüncüsü olan Tarman'ın ödediği toplam tutar 6 milyon 816 bin 846 YTL. Serveti ile ilgili rivayetlerse muhtelif.

İsmail Tarman'ın Nişantaşı Kodaman Sokak'ta yer alan İpekiş Mağazası'nın ikinci katındaki gösterişten uzak ofisindeyiz. Karşımızda mütevazı ve son derece ketum bir adam var. 40 yıllık iş yaşamındaki ilk kapsamlı röportajını Forbes Türkiye'ye veren Tarman her kelimeyi özenle seçerek konuşuyor. Sektör ve şirket ismi anmıyor. Ketumluğu, yatırım sırlarını paylaşmama isteğinin ürünü gibi görünüyor. Tabii bir de söz konusu sektör ve şirketlerin performanslarını etkilememe isteği var. Yine de stratejisi ile ilgili basit ama çarpıcı bir ipucu veriyor Tarman: "Yatırım yaptığın sektörü iyi bileceksin!" Çünkü o öyle yapıyor.

Çimento sektörüyle ilgili söyleyecek çok sözü var. Bu bilgi için analistlere, araştırma raporlarına binlerce dolar ödemiyor. Kendi kafasında bir analiz yapıyor ve hissenin –şirketin- fiyatının ucuz veya pahalı olduğuna karar veriyor. Önde gelen kriteri, şirketin kime ait olduğu. Gerçek hayatta ortaklık yapmak istemeyeceği bir kişinin şirketinin hisse senedini de asla almayacağının ısrarla altını çiziyor. Ona göre şirket sahipleri hukuki ve etik kurallara uymalı. Tam anlamıyla muhafazakar bir yatırımcı olan İsmail Tarman, ortaklarının, yaptıkları hatalardan dolayı topluma karşı mahcubiyet duyabilecek karakterler olmasını istiyor. Hisselerini satın alacağı şirketlerin sahiplerine veya yöneticilerine –pek çoğuyla yakından tanıştığı halde- şirketlerde olan bitene dair tek bir soru sormuyor. "Soru sormayı ayıp karşılarım. Kimseye ileride şirketinin ne yatırım yapacağını, nasıl kar edeceğini soramam, utanırım. 20 yıldır tanıdığım arkadaşıma bile bilançosu hakkında tek kelime soramam. Zaten ben hangi şirketin iyi, hangisinin kötü olduğunu gayet iyi biliyorum" diyor Tarman.

Borsada uzun vadeli alım yapmak üretim sektörüne yatırım yapmakla eş tutulabilir mi? Tarman bunu isabetli bir eşleştirme sayıyor. Kendisine "borsacı" denilmesinden hoşlanmıyor olmasının temelinde de bu inanç var. Portföyünün yüzde 90'ını 10 yıldır değiştirmiyor olması onun küresel ölçülere göre değer yatırımcısı olarak kabul edilmesi için yeterli. Hiçbir zaman kısa dönem için hisse alımı yapmıyor. Günlük, haftalık hatta aylık alım satımlardan uzak duruyor.

Hatta bu tarz işlemlerle uzun vadede para kazanılmasının imkansız olduğunu söyleyecek kadar iddialı. Döviz ve bono yatırımlarını ise sevmiyor. Bu stratejinin kendisine bir serbest hareket alanı yarattığı da çok açık. Çünkü Tarman, asla bütün gününü ekran karşısında geçirmiyor. "Arada bir bakarım ne oluyor ne bitiyor diye. Türkiye'de insanların büyük çoğunluğu borsayla ilgili olmayı ekrana mahkum olmakla eş tutuyor. Bu aslında hoş değil. İnsanlara yatırımcı hüviyeti kazandırmak lazım" derken küresel likiditenin dahi çocukları olarak gösterilen traderlara bakışını da en nazik şekliyle gözler önüne seriyor.

İsmail Tarman'ın diğer özelliği de borsa koridorlarındaki dedikodulara hiç kulak asmaması. "Kendi bilgim bana yetiyor" diyen Tarman'ın bu şekilde kendisini piyasanın tehlikeli oyunlarından uzak tuttuğunu söylemek de mümkün.

İsmail Tarman Kayserili tekstilci bir ailenin çocuğu. Okul yıllarında dede mesleği tekstil ile ilgilenmiş. Ailesinin triko fabrikasında işe başlayan Tarman, ileride büyük paralar kazanacağı çimento sektörüyle '60'lı yılların başında tanışmış. Bunda ailesinin Ankara'daki Baştaş Çimento'nun hissedarı olmasının da payı var. İlk gençlik dönemlerinde gidip gelmeye başladığı fabrikada üretim, planlama gibi alanlarda yaptığı gözlemleri 1982 yılında kendisini şirketin yönetim kuruluna taşımaya yeterli olmuş.

Yeni görev Tarman'ın sektöre dair daha ayrıntılı bilgilenmesini de sağlamış.
Tarman'ın çimento sektöründe yarattığı mucizenin ayrıntısı bu dönemde aldığı önemli bir kararda saklı aslında. 1994 krizinden hemen önce Bastaş'taki hisselerini Fransızlara satan Tarman, eline geçen parayı o dönemde fiyatları dörtte bire kadar inen çimento fabrikalarına yatırmış.

14 yıllık sürede çimento şirketlerinin piyasa değerlerindeki artış ise tercihin doğruluğunun açık bir göstergesi. Portföyünün büyüklüğü hakkında herhangi bir rakam vermekten ısrarla kaçınan Tarman, bugünkü hisselerinin toplamının orta büyüklükte bir çimento fabrikası almaya yeteceğini söyleyerek mütevazı davranıyor. Kulislerde dillendirilen iddialara göre ise servetinin büyüklüğü birkaç yüz milyon doları aşıyor. Sadece Bursa Çimento'daki yüzde 20'lik hissesinin bugünkü değeri 110 milyon dolar seviyesinde.

Geçen yıllar çimentoyu İsmail Tarman için bir tutku haline getirmiş. Ancak tutkusuna dair içinde kalan bir şeyler de var. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) 2005 yılında 166,5 milyon dolara sattığı Edirne Çimento örneğin. "Zamanında keşke Edirne'yi alsaydım dediğim olmuştur. Hammaddesi iyidir, uzun vadelidir. Şimdi pişmanım almadığıma ama herşey nasip."

Tarman'ın küresel piyasaların içinde bulunduğu dalgalanmaya ilişkin değerlendirmesi ise ilginç. Emtia fiyatlarının katlandığı bir dönemde, aynı emtialarla kurulan sanayi tesislerinin fiyatlarının yarıya düşmesini şaşkınlıkla karşılıyor. Sanayi şirketlerinin ucuz olduğunu düşünüyor. Tarman, "Şirket fiyatları ucuz ve bu durum eninde sonunda düzelecek. Belki altı ayda, belki birkaç yılda. Bana göre para artık işlevini yitirdi. Emtialar para karşısında çok fazla değerlendi. Artık dünyada çok fazla para var."

Tarman Grubu'nun yatırımları da sadece hisse senetleriyle sınırlı değil. İkinci nesil yeni sektörlerde büyümeye devam ediyor. Oğulları Mustafa ve Murat Tarman, Blue House markasıyla elektrikli küçük ev aletleri üretiyor. Şirketin 2007 cirosu 15 milyon dolar seviyesinde. Hedef ise 2008 yılını 20 milyon dolar ciro ile kapatmak. 1990'da İş Bankası'ndan alınan İpekiş Tekstil'de de işlerin yolunda gittiğini söylüyor. Yünlü kumaş ağırlıklı üretim yapan İpekiş, 2007 yılını 20 milyon dolara yakın bir ciroyla tamamlamış.

61 yaşındaki tecrübeli yatırımcı Türkiye'nin geleceğine inanıyor. Daha gidilecek çok yol, yapılacak çok iş var. Tabii herkesin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi kaydıyla. Vergi rekortmenlikleri ve Türkiye genelinde yaptırdığı 40'a yakın okul ise inancının sözde kalmadığının işareti belki de.

İsmail Tarman, servetiyle, hayırseverliğiyle ve medyaya mesafeli duruşuyla iş dünyasının farklı simalarından biri. Mütevazı bir kişiliğe sahip. Başarısının sırrı belki de şu sözlerde gizli: "İşimi hep severek yaptım. Bugüne kadar paraya ulaşmak için çaba sarf edip de para kazanmış insan görmedim. Başarıya ulaşmak istemiş insanların para kazandığını gördüm. Zaten bütün muhteşemlikler de başarıya giden o yolda saklı."

Genel Kurullara Katılım Artmalı

Uzun yıllar boyunca birçok şirketin yönetim kurulunda yer alan İsmail Tarman'ı en çok rahatsız eden konu genel kurullara katılımın çok zor olması. Gerçekten de Türkiye'de genel kurullara katılım süreci adeta dikenli bir yol. Sahip olunan hisseler aracı kurum ve bankalara götürülerek bloke ediliyor ve karşılığında bir kağıt alınıyor.

Hisselerin bloke edildiğini gösteren bu belge toplantıdan bir süre önce şirkete ibraz ediliyor ve katılma hakkı elde ediliyor. İsmail Tarman, bu sürecin kolaylaştırılması isteğini haklı nedenlere dayandırıyor. Şirketlerin yüzde 30-35'lik hisseyle yönetildiğinden yakınan usta yatırımcı, bu oranla yönetim kurulunun tamamının seçilmesinden şikayetçi. Tabii işin bir de denetleme boyutu var.

Tarman'a göre murakıpları çoğunluk hissedarın seçmesi bir adaletsizlik doğuruyor. Bu adaletsizliğin giderilmesi için önerdiği yol ise ilginç: "Murakıplar bir çoğunluk hisseden, bir azınlık hisseden seçilmeli. Hatta belli bir rakamı geçen şirketlerde üniversitelerin işletme veya hukuk bölümlerinden bir profesör, üçüncü murakıp olarak geçici bir süreliğine atanmalı."
İsmail Tarman bu yaklaşımının sadece şahıslar topluluğu tarafından yönetilen şirketler için geçerli olduğunu ve çoğunluk hissenin ciddi bir kurumun elinde olması (burada OYAK örneğini veriyor) durumunda böyle bir ihtiyaca gerek kalmayacağının da altını çiziyor.

-Forbes Türkiye 2008 röportajı-

Warren Buffett'ın Mektubu

Finans dünyası berbat durumda, hem Birleşik Devletler'de ve hem de dışarıda. Sektörün problemleri genel ekonomiye taşmakta. Yakın zamanda işsizlik artacak, reel sektör kötüleşecek ve gazete başlıkları daha korkutucu olacak.

Dolayısıyla... Amerikan hisse senetlerini satın almaktayım. Bahsettiğim şahsi hesabım, ve bu hesaba geçmişte hep Amerikan bonoları almıştım. (Bu bahsettiğim, Berkshire Hathaway'deki varlıklardan ayrı...) Eğer fiyatlar cazip olmayı sürdürürse, benim Berkshire dışı net varlığım yakında %100 Birleşik Devletler varlıklarından oluşacak.

Neden?

Benim alımlarımı basit bir kural yönetir: Başkaları açgözlü iken korkak ol, ve başkaları korkak iken aç gözlü ol. Ve en kesini, korku şu anda yayılmış durumda, hatta deneyimli yatırımcıları bile etkilemekte. Emin olalım ki, yatırımcıların zayıf durumdaki yüksek kaldıraçlı işletmelere karşı temkinli olması doğrudur. Fakat, ülkenin temel şirketlerin uzun vadeli dayanıklılıklarına olan korkunun bir mantığı yoktur. Elbette ki bu şirketler ciddi kazanç kayıpları yaşayacaklar her zaman olduğu gibi. Fakat çoğu büyük şirketler, bugünden itibaren 5, 10 ve 20 yıllık süreçlerde yeni kar rekorları kıracaklar.

Bir konuda net olayım: Ben borsadaki kısa vadeli hareketleri tahmin edemem. 1 yıl veya 1 ay sonra hisse senetlerinin bugünden yukarıda mı, aşağıda mı olacağını bilmiyorum. Muhtemel olan, piyasanın ekonomi büyümeye başlamadan önce yukarı geleceğidir.



Biraz tarihe dönelim: Buhran zamanında, Dow 41 dibine vurdu, tarih 8 Temmuz 1932. Ekonomik koşullar, Franklin D. Roosevelt Mart 1933'de göreve başlayana kadar kötüye gitti. O tarihte, piyasa çoktan %30 yükselmişti bile. Veya 2. Dünya Savaşı'nın ilk günlerini düşünelim, Birleşik Devletler için Avrupa ve Pasifikte işlerin kötüye gittiği zamanı... Piyasa Nisan 1942'de dibe vurdu, müttefiklerin durumu lehlerine çevirmesinden bir hayli önce. Tekrardan, 80'lerin başlarına gelelim, hisse senedi alma zamanı tam da enflasyonun azdığı ve ekonominin tıkandığı andı. Kısacası, kötü haber yatırımcının en iyi dostudur. Bu, size Amerika'nın geleceğini düşük bir fiyattan alma fırsatı sunar.

Uzun vadede borsa haberleri iyi olacaktır. 20. yüzyılda, Birleşik Devletler 2 dünya savaşı ve bir çok travmatik ve maliyetli çatışmalar; büyük buhran; bir düzine civarı resesyon ve finansal panik; petrol şokları; bir grip salgını; ve itibar kaybetmiş bir başkan'ın istifasını yaşadı. Buna rağmen Dow 66 puandan 11497'ye kadar yükseldi.

Belki, bu derece yüksek bir getirinin sağlandığı bir yüzyılda bir yatırımcının para kaybetmesinin imkansız olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat bazıları kaybetti. Bu talihsiz olanlar, hisseleri sadece kendilerini güvende hissettiklerinde aldılar ve ancak gazete başlıkları onları korkuttuğunda satış yaptılar.

Bugün, nakit ve türevlerini tutan yatırımcılar kendilerini güvende hissetmekteler. Halbuki tam tersinin olması lazım. Sanal olarak hiç bir şey ödemeyen ve değerinin kaybedeceği kesin olan uzun vadeli berbat varlıklara yatırım yaptılar. Emin olun ki, hükümetin mevcut krizi çözmek için uygulayacağı politikalar, muhtemelen enflasyonist olacak ve nakit varlıkların değer kaybını hızlandıracaktır.

Hisse senedi gibi varlıklar uzun vadede kesine yakın ihtimalle nakit varlıklardan çok fazla getiri sağlayacaktır. Şu anda nakite yatırım yapan yatırımcılar, nakitten çıkış için verimli zamanı tesbit edeceklerini düşünüyorlar. İyi haberlerin zamanını beklerken, Wayne Gretzky'nin tavsiyesini gözden kaçırıyorlar: "Hokey topunun nereye gideceğine göre kayarım, nereye gitmiş olduğuna göre değil".

Borsa üzerine fikir beyan etmeyi sevmem, ve tekrar ediyorum ki kısa vadede borsanın ne yapacağı konusunda hiç bir fikrim yok. Yine de, boş bir banka binasına açılan bir restoranın reklamına kulak vereceğim: "Dün paranızın olduğu yerde bugün ağzınızı kullanın". Bugün hem param, hem ağzım hisse senedi ve benzer varlıklar diyor.

WARREN BUFFETT


Merhaba!

Uzun süredir bir blog açmayı düşünüyordum. Kısmet bugüneymiş. Kendim çok yazmayacağım. Bu blog Uzun Vade Yatırımının önemini ortaya çıkaran örneklerle geliştirilecektir. Kimi zaman bir forumdan yazı, kimi zaman bir gazeteden haberle blogu geliştireceğiz.

Uzun vade yatırım gerçekten çok önemli. Ben bu yatırım mantığını ancak 28 yaşımda farkettim. Borsaya öcü olarak bakanların bakış açılarını değiştirmek için olacak bu blog.

Borsa al-sat için girilmekdikten sonra en iyi yatırım aracıdır. Uzun vadede karşılığını alırsınız.

Her ay kenara 50-100 atabiliyorsanız, ihtiyacınız olmayan parayla yatırım yapabilecekseniz, bu yatırım mantığı size en uygun olan ve en çok getiri getirecek olandır.

Artık ben susuyorum, örnekler konuşsun...

Alper Ünsal GÜNDOĞDU

https://twitter.com/alperunsalg