26 Temmuz 2022 Salı

Stratejimde Uzun Vadede Israrcıyım

 

‘’Uzun vadeli yatırımcı değilim, ama stratejimde uzun vadede ısrarcıyım…"

Evet önermemi yazdım. Şimdi önce önermemi doğuran gözlemlerimi anlatayım sonra da detaylı açıklamaya çalışayım.

Yatırıma başladığımdan beri gözlemlediğim şu oldu; bulunduğunuz dönemde en çok revaçta olan, ya da daha doğrusu ‘en çok kazandıran’ yatırım aracı ne ise, insanlar hemen ‘Ah şu kadar yıl önce şunu alsaymışım, şimdi şu kadar param olacaktı, hayatım kurtulacaktı.’ demeye başlıyor. Ve genelde o dönem yatırım stratejilerini değiştirerek, o enstrümanlara dönüyorlar. Ve bu genelde o enstrümanın en tepesinde veya en tepesine yakın olduğu dönemlerde oluyor.

Sizlerde bunları çok duymuşsunuzdur. Ah zamanında dolar alsaymışım, ah zamanında borsaya girseymişim, ah zamanında o arsayı, o evi alsaymışım, BTC, Altın, şu şirketin eurobondu gibi gibi liste uzar gider… Ya hatta yakın geçmişe bakalım, kasım ayında, ‘Şu arabayı yılbaşında alsaydım şimdi şu kadardı’ deyip stoklu araba alanlar gördük 😊

Halbuki bunların hepsi bir illüzyondur.

Bu illüzyonu oluşturan ise bilinçaltının zayıf matematiğidir.

Çünkü bilinçaltı verilere düz hesap bakıp sonuç çıkarır. Ve bu sonucu duygulara teslim ettikten sonra artık ‘hırs’ üstüne düşeni yaparak, kazanacağım der. Ama sonuç genelde ‘ hayaller-gerçekler’ denkleminde son bulur.

Bir örnekle konuya ortadan gireyim hemen.

Şu an borsayla alakası olmayan hemen herkesin dilinde şu var, şu arkadaşım borsacıydı, 1 yılda parasını 5 e katladı. Haklılar da. E bu haklı örneği duyan gariban bilinçaltı, zayıf matematiğini çalıştırıyor ve 1 yılda 5 e katladıysa, 2 yılda 25 e katlarım. Bu sonuçlar ile önce hayaller kuruyor. 100bin lira kredi çeksem 2,5 milyon temiz para. Off hayatım kurtulur. Bundan sonrasında hırs devreye giriyor. Mutsuz son.

Evet bu sadece borsada da değil. Dolarda olmadı mı. 2018 yazında dolar 7 liranın üstünü gördü. O gün o kadar dolar talebi vardı ki, bankalar dolar vermiyordu. Sağdan soldan biri birine dolar ayarlayınca, kıyak yapmış oluyordu. Çünkü geçen sene dolar alan 3 kat kazanmıştı. 1 yılda 3 kat 2 yılda 9 kat. Off. Gelsin hayaller. Sonuç? Sonuç 2,5 yıl geçti dolar 7 lira. Zaman maliyetini de koyarsan zarar çok çok büyük. Mutsuz son.

Bir akraban, bir arazi almıştı 10 yıl önce, oraya da imar gelmişti, site dikmişlerdi üstüne, adam trilyonluk olmuştu. Bilinçaltı girer devreye. Vay be. Bir arsa alıp 10 yıl bekleyince zenginsin. Al hemen o zaman. Ama sonuç, mutsuz son.

Örnekler uzar. 

Gelelim ‘ne alaka’ sorusunun cevabına.

Biliyor musunuz hepsi haklı aslında. Ama bunu sözüm ona o furyalarda değilde, bir strateji doğrultusunda ve zamana yayarak yaparlarsa haklılar.

Nasıl yani?

Mesela borsada kazanan arkadaşına öykünen adam. Haklı mı? Aslında haklı. Arkadaşı son 1 yılda 5 kat kazandı. Ama bilmiyor ki, o adam yıllardır, maaşından arttırdığı para ile bu inandığı yatırımı yapıyor. Bu adamın görmediği kriz kalmadı, belki çoğu yıllar enflasyonun bile altında kaldı getirisi. Zarar etti hatta bazı yıllar. Ama stratejisinden dönmedi, stratejisinde ısrar etti. Bileşik getiriye inandı ve beklediği o ‘çarpan’ yılına ciddi bir birikimle girdi. Ve sonunda kazandı.

Ha bu arada o arkadaşın hep borsacıydı, ve hep sana bunu anlatıyordu, ama o sıralar borsa boş yatırım olarak görüldüğü için sen farkında değildin. Ama o yıl nedense onun yatırım stratejisini dinlemeye başladın bir anda😏

Zengin olmak amaç olunca, algıda seçicilik yapmakta masum bir bilinçaltı davranışıdır çünkü…

Mesela 2018'de dolardan zengin olan arkadaşında haklı belki de. Bence döviz bir yatırım aracı olmasada, bunu da yatırım olarak görenler var elbette.

Çok kriz yaşayan bir ülkeyiz. Maaşından arttırdığı parayla normal zamanlarda düzenli olarak döviz alan ve kriz zamanlarında azaltıp, her şey normale döndüğünde tekrar arttıran bir stratejisi olabilir. Güzel de bir strateji.

Ama bu onu hep yapıyordu. Ama son 1 yılda 3 e katlayınca gördün sen onu ve stratejisini.

Zengin olmak amaç olunca, algıda seçicilik yapmakta masum bir bilinçaltı davranışıdır çünkü…

Mesela arsa alan akraban, belki düzenli bir geliri var bir yerlerden. Hem de harcayacağından fazlaca. E parayı da kullanmayı bilmez. O yüzden bir strateji geliştirmiş kendince. Değerlenebileceğini düşündüğü yerlerden ucuza arsalar kapatıyor. 10 yılda toplamış 10 tane, e birine de vurmuş piyango dikmişler siteyi. Güzel strateji, ama birine vurana kadar piyango, adam senin için yoktu. Saçma sapan yerlere para yatıran bir deliydi belkide. Ama site dikilince birine, en akıllı akraban oldu bir anda. Halbuki senin var mı öyle pasif yatırım yapacak fazladan bir paran veya zamanın. Yok. Ama 1 arsa bulunup, onunla zengin olunuyor sana göre işte.

Zengin olmak amaç olunca, algıda seçicilik yapmakta masum bir bilinçaltı davranışıdır çünkü… 

Bu arkadaşların hepsinin bir yatırım stratejisi var YILLARCA süren. Dolar yükseldiğinde dolara, borsa yükselince borsaya yatırım yapan bir strateji değil bu.

Zamanlama yapmaya çalışan bir stratejide değil. Çünkü zamanlama yaparak zengin olmak, sadece ciddi bir şans ile mümkündür. Gerçek yatırım ise minimum şansa rağmen para kazanma yoludur.

Gelelim asıl anlatmak istediğime. Bunu okuyorsanız zaten büyük olasılıkla ya borsa yatırımcısısınız yada fon. Bu yatırımlarda da doğru stratejiyi değiştirmeden ısrarcı olmak önemli.

Çok net hatırlıyorum, borsa stabil dönemler yaşarken, yeni gelenlerin hepsi uzun vade yatırım yapmaya karar veriyordu. Çünkü tüm back testler bu yatırımı gösteriyordu. Çünkü bir tek onlar düzenli büyüyordu.

Petkm Tüprs Asels toplayanlarla doluydu ortalık. Yeminler ediliyordu yoldan dönmeyeceklerine dair. O zaman o stratejiye laf etmek terbiyesizlik sayılıyordu😀

Sonra bir dönem bankacıydı tüm piyasa, herkes banka topluyordu. Çünkü tüm back testler banka ağırlıklı portföyleri işaret ediyordu.

Şimdide mesela hangi backtesti yaparsan yap, Bist100 dışı yani düşük piyasa değerli şirketleri gösteriyor back testler. Hatta Manipülatif hisselere girmek lazım o testlere bakarsak 😊 Ama değil.

Önemli olan,

-         Kumar ile yatırımı ayırabilmek.

-         Karakterine uygun bir strateji oluşturmak.

-         Ve en önemlisi belkide, bu stratejiye sadık kalmak.

Çünkü eninde sonunda senin stratejinin de çarpan yılı gelecektir. Daldan dala atlarsan emin ol her yeni yatırım kararında, kapattığın eski yatırımındaki çarpan yılını büyük olasılıkla kaçırmış olacaksın.

Eğer yatırımınızı borsaya ve/veya fona yapacaksanız da, burada da bir strateji belirleyip ısrarcı olmanız lazım. Aksi takdirde bankaların şaşaalı zamanında bankaları, küçük şirketlerin şaşaalı zamanında küçük şirketleri, döngüsel şirketlerin şaşaalı zamanında ise döngüsel şirketleri, hemde tepe fiyatlardan kucağınızda bulursunu.

O yüzden önermemi tekrar yazarak bitireyim.

‘’Uzun vadeli yatırımcı değilim, ama stratejimde uzun vadedir ısrarcıyım…’’

Saygılar.

Yaşar YILDIRIM

https://twitter.com/yasaryildirimFK

Ayrıca Youtube'da Baykalem'in bu yazı için hazırladığı videoyu da izlemenizi öneririm 👍



7 Mart 2022 Pazartesi

Genel Kurullar

Borsa çoğu kişiye oyun gibi gelir ama aldığınız o hisselerle aslında şirketlere ortak oluyorsunuz.

Şirketlerde her yıl yıllık faaliyetlerini açıklamak, ortaklarından gelecek sorulara cevap vermek ve onlardan onay almak zorundalar.

Bu nedenle de her sene şirketlerin Olağan Genel Kurulları olur.

Özellikle uzun vade yatırım yapan, bir şirkete ortak olma bilinciyle hareket eden kişilerin şirketlerin genel kurullarına katılması önemli. Şirketlerle birebir iletişimde olabileceğiniz, patron-yöneticiler ve diğer ortaklarla yüzyüze görüşebileceğiz yegane yer Genel Kurullar.

Son yıllarda ortak olduğum şirketlerin genel kurullarına katılıyorum ve bu konu hakkında Twitter'da paylaşımlar yapıyorum.

Paylaşımlarıma gelen yorumlar, sorular çok oluyor haliyle. Bir yazıda bunların cevaplarını toplamak istedim. Böylece bu yazı genel kurullara katılım hakkında bir rehber olur ve biraz da olsa farkındalığı artırır.

Genel Kurullar Ne Zaman Oluyor?

Genel Kurullar şirketten şirkete değişmekle beraber genelde Mart Nisan aylarında olur. Şirketler KAP(Kamu Aydınlatma Platformu)'ta Genel Kurul tarihlerini yayınlarlar. Aşağıda Ford Otosan'ın örnek bir Genel Kurul çağrısı mevcut.


Burda görüleceği gibi, genel kurulun tarihi/saati, yeri belirtiliyor. Ayrıca bu bildirimde Genel Kurulda görüşülecek konular madde madde belirtilir.

Genel Kurullara Katılmak İçin Ne Yapmam Gerek?

En çok sorulan soru. Arkadaşlar genel kurullara katılmak için şirketin ortağı olmanız yeterli. Hesabınızda sadece 1 lot hisseniz bile olsa ortaksınız ve genel kurullara katılma hakkınız mevcuttur.

Yani diyelim hissenin 1 lotu 1 lira ve sizin sadece 1 lotunuz var. 1 liralık hisseniz var yani, yine katılabilirsiniz. Az hissem var ayıp olur vs diye düşünmenize gerek yok 😀

Eğer şirket hisseniz mevcutsa belirtilen tarih/saatte o adrese gelip genel kurula katılmanız için tek gereken kimliğiniz.

Şirketi Arayıp Geleceğimizi Söylememize Gerek Var Mı?

Gerek yok. Şirket hisseniz olması ve kimliğinizle gelmeniz yeterli.

Şirket Bizim Hissemizin Olduğunu Nerden Biliyor?

Şirket 1 gün önce SPK'dan hisse sahipleri listelerini alıyor. Böylece hisseniz olup olmadığını anlayabiliyor. Sizin birşey ispat etmenize gerek yok 😊

Genel Kurullarda Söz Hakkımız Var Mı?

 Tabiiki var. Her gündem maddesinden sonra konuyla ilgili söz almak isteyenlere söz veriyorlar. Genel sorularınız içinde genelde gündem maddeleri sonunda soru-cevap kısmı oluyor. Orda sorularınızı sorabilir, eleştiri veya övgülerinizi belirtebilirsiniz.

Genel Kurullara Katılmamızın Bir Avantajı Var Mı?

 Ekran başında hisseleri alırken satarken farkına varmıyoruz ama Genel Kurulların en büyük faydası aldığınız sattığınız hissenin aslında şirket ortaklığı olduğunu anlamamızı sağlaması.

Aslında siz bir şirketin ortağısınız ve görüyorsunuz ki orada işleyen büyük bir şirket/fabrika var.

Bazı genel kurullar fabrikalarda, şirket merkezinde oluyor. Onlarda daha da farkına varıyorsunuz bu durumun. 

Hatta bazen fabrika gezileri de yapılabiliyor. İşin ciddiyetini daha fazla anlıyorsunuz böylece.

Ayrıca özellikle uzun vade yatırım yapan arkadaşlar için önemli olduğunu bildiğim bir avantajı var, genelde her ay bazı şirketlerin hisselerini biriktiren arkadaşlarda o şirkete karşı gönül bağı da oluşuyor.Genel kurullara katıldığınızda şirketler ortakları için en azından bir kalem, ajanda gibi promosyon ürünleri de verebiliyor.

Bu tarz ürünler özellikle gönül bağı olan arkadaşlar için büyük anlam ifade ediyor, bir avantaj olarak da bunu söyleyebilirim 😊

 Genel Kurullara İnternet Üzerinden Katılabilir Miyiz?

Katılabilirsiniz.

https://egk.mkk.com.tr/egkweb/ 

MKK sayesinde E-Genel Kurul sistemi kuruldu ve her şirket bunu bu sistem üzerinden genel kurulu yayınlamak zorunda. Yalnız elektronik olarak katılmak için e-imza sahibi olmanız gerekiyor. Çünkü her maddeden sonra oy kullanıyorsunuz ve bunun için gerekiyor e-imza.

Sadece e-devlet şifrenizle giremiyorsunuz. Keşke e-devlet şifrenizle oy kullanmasak bile izleme imkanı sağlasalar.

Herkese açık bir yayın bulunmamakta(Youtube, sosyal medya vs.)


Yazıyı toplarsak özellikle yatırım yapan arkadaşlara önerim genel kurullara mümkün olduğunca katılmaları.

Gidin şirketinizin patronunu/yönetimini görün, tanışın. Diğer ortaklarla görüşün. Çoğu arkadaş her ay kenara koyduklarıyla geleceği için birikim yapmaya çalışıyor. Çoğu kişinin zamanı olmuyor farkındayım. Ama geleceğinizi kurtarması için bir yol olarak gördüğünüz bu şirketler için en azından yıllık izninizden 1 gün feda edip, her sene 1 genel kurula katılmanız yararınıza olacaktır.

Genel kurullara katılımlar fazlalaşırsa patron/yöneticiler yatırımcıları daha çok ön plana koyup ona göre kararlarını vereceklerini düşünüyorum.

Alper Ünsal GÜNDOĞDU

https://twitter.com/alperunsalg



28 Aralık 2021 Salı

Holdingler ve VUK Üzerine

VUK yani Vergi Dairesine sunulan mali tablolarla Konsolide Bilançolar hakkında hem bir bilgi vereyim hem de Holding şirketleri neden ucuz fiyatlanır onun hakkında fikrimi söyleyeyim.

Alt şirketleri olan şirketlerin bilançolarında genellikle VUK ve Konsolide bilançolarda çok fark olur. Çünkü VUK'ta sadece ana şirketin durumu gösterilir, konsolide bilançoda ise alt şirketlerde eklenerek total bir durum ortaya konulur.

Ama temettü dağıtılırken VUK'taki kara bakılır, sadece o kar dağıtılabilir. Çünkü dağıtılabilecek para sadece ana şirketin kasasında olandır. Ana şirketin karı 10 liraysa, konsolide bilançoda ise 100 lira kar gözükse bile bu kalan 90 liralık kar aslında kağıt üstündedir. Bu alt şirket temettü vermedikçe, yani ana şirkete para aktarmadıkça kağıt üstünde kalır o karlar.

Bu nedenle holdingler genelde daha düşük fiyatlanır. Ya da bazen alt şirketinin piyasa değerine anca ulaşmış holding görebiliriz, garipsenir bu durum ama kendi içinde tutarlı bir durumdur. 

Çünkü aslında holding şirketi dediğimiz ana şirket genelde bi masa bi sandalyedir, herhangi bir ana faaliyeti yoktur. Asıl faaliyet alt şirketlerde olur, hepsinin karları/zararları toplanır total bir rakam ortaya çıkar. Ama nakit olarak bakarsanız alt şirketler temettü vermedikçe ana şirkete yani holdinge para girişi olmaz.Bu nedenle de genelde temettü verimi olarak da genelde daha geride kalırlar veya daha düşük çarpanlarla fiyatlanırlar. Çünkü asıl önemli olan karı üreten alt şirketidir.

Bu nedenle karını kendi ana faaliyetlerinden oluşturan şirketler genelde daha yüksek çarpanlardan fiyatlanır. Yatırım yaparken bu durumu da dikkate almanızı tavsiye ederim.

Alper Ünsal GÜNDOĞDU

https://twitter.com/alperunsal7


 1. Holdinglerde iskontolu işlem görme sıklıkla yaşanan bir durum, fakat bu iskonto ne kadar olmalı sorusu çok kolay cevaplanabilecek bir soru değil. Bunun için öncelikle holdinglerde görülen net varlıklara göre iskontolu işlem görmenin muhtemel sebeplerine bakmak gerekiyor.

Holdinglerin iskontolu işlem görmenin muhtemel sebepleri: 

1. Holding yönetim giderleri 

2. Halka açık olmayan ve yüksek değerden bilançoya giren ya da değeri belirsizlik taşıyan varlıklar. 

3. İştiraklerden gelen temettünün, holding hissedarların yeterince yansımaması.

4. Holdingin portföyü yeterince iyi yönetmediği algısı, örneğin değerinin altında varlık satışı. 

5. Şeffaklıkla ilgili problemler.

Bu 5 maddede tanımladığım problemler, arada atladıklarım olabilir, holdingden holdinge ciddi boyutta değişim göstermekte olup bu maddelerde tanımlanan problemler büyüklüğü oranında holding iskontosunu arttırıcı etkisi olur ya da olması beklenir.

Örneğin 1 numaralı maddeyi ele alalım, holding yönetim giderleri. Bu giderler holdingden holdinge ciddi boyutta farklılık göstermektedir ve holdingin yatırımcı için değerini negatif etkilemesi beklenir. Sorunu ele almak için en doğru yöntem sanırım bu nakit giderlerin oluşturacağı negatif değeri İNA kullanarak bulmak ve holding değerine yansıtmak. Bu etki holding değerini iyi örnekte %1 düşürebilir, kötü örneklerde ise %10 ya da daha fazla da düşürebilir. Yani bu problem kendi başına holdinglerde net varlıklara göre %1-%10+ iskonto sebebidir.

İkinci madde ise holding portföyündeki varlıkların hangi değerden bilançoya girdiği konusu, piyasamızda, halka açık olmayan varlıkların (şirketler de, gayrimenkul gibi diğer varlıklar da olabilir) değerinin üzerinde gösterildiği örnekler mevcuttur. 

https://twitter.com/RU_Unforgiven2 

15 Aralık 2021 Çarşamba

Tasarrufun Önemi

 Finansal özgürlüğe giden yolda hep birikimlerimizi ne şekilde iyi yatırımlara dönüştürebileceğimizden bahsediyoruz. Ama bildiğiniz üzere bu yolun (özellikle yolun başında) en önemli kısmı tasarruftan geçiyor. 

 Tasarruf —> Birikim —> Yatırım => Finansal Özgürlük 

Bu yüzden; bu yolda kullandığım, neye ne kadar harcayacağımı/harcamayacağımı belirlediğim tasarruf kriterimden bahsedeceğim. 

Hedefimiz neydi? Finansal Özgürlük 

Finansal Özgürlük neydi? Benim için kısaca tanımı, elde edilen varlıkların yarattığı imkanlar ile çalışmak zorunda kalınmayacak duruma erişmek. Akabinde, keyfe keder çalışmaya devam edilir/edilmez ayrı bir konudur. 

Bu yolda ilerlerken satın aldığımız herhangi bir ürün/hizmet karşılığında harcadığımız meblağ bu yolu uzatıyor; ama bu harcamalarımızdan kimisi buna değer, kimisi değmez niteliktedir. 

Temel ihtiyaçlar zaruridir, bunların sorgulanacak bir yanı yok. Tartışılmaya/üzerinde düşünülmeye açık olan kısım, ihtiyaçtan çıkıp keyfe keder yapılan harcamalardır. Bunların da kimisi buna değer, kimisi değmez. 

 

O zaman hedefimden yola çıkarak oluşturduğum tasarruf kriterim şu şekilde ortaya çıkmış oluyor; 

X ürününün/hizmetinin bana maddi bedeli karşılığında hedefime ne kadar geç ulaşmaya razıyım veya razı değilim? 

Bu ürünü/hizmeti elde etmek için katlandığım bedel, finansal özgürlüğe ne kadar daha geç ulaşmama neden olacak, buna değer mi değmez mi? 

Keyfe keder harcama yaparken baktığım şey, ne kadar param olup/olmadığı bu ürünü/hizmeti rahatlıkla alıp alamayacağım değil. 

Şayet böyle yaklaşılırsa, portföyünüz (servetiniz) arttıkça değişen algınız ile harcama tutarlarınız da artıyor olacaktır. Bu durum da tasarruf oranınızı düşürerek yolunuzun uzamasına sebebiyet verecektir. 

Şu kadar param var zaten, bu kadarını harcasam da olur yaklaşımının bu yolda doğru olmadığını düşünüyorum. 

Portföyünüz büyümüş olabilir, ama aslında sizin maaşınız değişmedi. Siz hala aynı ücret karşılığında aynı fedakarlığı yaparak çalışmaya devam ediyorsunuz. 

Belirli bir tutar karşılığında gösterdiğiniz fedakarlık değişmiyorsa harcamalarınızın tutarı neden servetinize bağlı değişsin ki? 

 

Portföyünüz 50bin TL’den 500bin TL’ye ulaşmış olabilir ama siz yine aynı işi aynı maaş ücreti karşılığında yapmaya devam ediyorsunuz, katlandığınız bedel aynı şekilde devam ediyor. 

Bu yüzden, çalışılmaya devam edilen süre boyunca alınan ücret reel olarak dramatik şekilde artmadıysa harcama yaklaşımının da servet artışına bağlı olarak değişmemesi gerektiğine inanıyorum. 

Somut bir örnek ile devam edeyim. Diyelim ki, telefonumu keyfe keder yenilemek istedim. 

Yeni telefonu alacağım, eskisini satacağım. Bunun bana bedeli 3.000 TL olsun diyelim. Ayrıca maaşımdan tasarruf miktarımın da 3.000 TL olduğunu kabul edelim. Bu durumda bu katlandığım bedel benim finansal özgürlüğe erişmemi ne kadar öteleyecek? En az 1 ay. 

En az dedim çünkü işin içinde reel ve birleşik getiri de var. 

Uzun vadeyi ele alırsak bu süreyi aslında 2 ay olarak bile değerlendirebiliriz. 

O zaman kendime sorduğum soru şuna evriliyor; Telefonumu keyfe keder değiştirmem, hedefime ulaşmamın 2 ay ötelenmesine değer mi değmez mi? Şayet değer diyorsam, telefonu değiştiririm; değmez diyorsam değiştirmem. 

Aynı yaklaşım, tatile giderken 5 yıldızlı veya 4 yıldızlı olması konusunda karar verirken de kullanılabilir. Belli bir bedelin üzerindeki her keyfe keder harcama için bu sorgulamayı yapmakta fayda olduğuna inanıyorum. 

Sahip olunan servet ile kavuşulan imkanları kullanarak hava atmanın yadırganmadığı ve hatta övüldüğü günümüz sosyal medya ortamında umarım yazdıklarım üçün beşin hesabını yapmak benzeri ifadeler ile kınanmaz. 

 Sevgiler.

 Eray Somunkıran

https://twitter.com/EraySomunkiran 

8 Aralık 2021 Çarşamba

Sakin Yatırım

Hayat ve Yatırım Youtube kanalında yayınlanmış olan Mehmet Yiğit Türkmen(https://twitter.com/lattedenborsaya)'le beraber yaptığımız "Sakin Yatırım" programımızı blogda da paylaşmak istiyorum.

Yatırımın temellerinden bahsetmeye çalıştık.

Programlar;

1. Neden Yatırım Yapmalıyız?



24 Mayıs 2021 Pazartesi

Tasarruf, Yatırım ve Harcama Üzerine


Eminim sizler de Alper Ünsal Gündoğdu'nun Twitter üzerindeki ibret verici Hilmi Dede hikayesi ile karşılaşmışsınızdır, henüz görmediyseniz mutlaka okumalısınız. Bugün sizlerle bu konudan yola çıkarak kendi izlediğim yollar hakkında biraz sohbet tadında bir yazı paylaşmak istiyorum. Ama önce Hilmi Dede'nin hikayesini okumanızı isterim. Aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
 
 
Öğreniyoruz ki bugünkü parayla yaklaşık 3000 TL emekli maaşı ile geçiniyor, bankada acil durumlar için sakladığı 30 bin TL parasına bile dokunmuyor, 30 yıldır çatısı damlayan bir evde yaşıyor, hayat arkadaşı olan karısı dahil hiç kimse servetinin farkında bile değil çünkü Hilmi Dedemiz hayatta ama yaşamıyor aslında. Yaşatmıyor da.
 
44 yaşında biraz da geç bir yaşta başlamış yatırım hayatına Hilmi Dede ve 2000 yılında 84 yaşında kendisiyle bu röportaj yapıldığında o günkü parayla 2 trilyon, bugünkü parayla yaklaşık 35 milyon TL tutarında hisse senedi yatırımı varmış. Büyük bir başarı hikayesi buraya kadar, ama ya devamı…
 
Hilmi Dede, basında tanınan ismiyle Erdemir Dede 2005 yılında vefat etmiş, dolandırıldığı için miras yerine borç bırakmıştır. Ardında bir mezar taşı bile bırakmadan göçüp gitmiştir bu dünyadan.
 
Sonda söyleyeceğimi başta yazayım. Erdemir Dede gibi olmayın. Hayalleriniz olsun, planlarınız ve kurallarınız da olsun aynı zamanda, ama hayatı ertelemeyin. Zamana karşı mücadele ettiğinizi aklınızdan asla çıkarmayın.
 
 

Şimdi gelelim nasıl yapmalı kısmına... 
 
İlk basamak tasarruf. 
 
Babil'in En Zengin Adamı kitabını okumuşsunuzdur, okumadıysanız da okuyun, zaten masal gibi akıp gidiyor hızlıca bitirirsiniz. Ana fikir şudur gelirinizin 10% kısmını tasarruf edin, geri kalanıyla da harcamalarınızı planlayın. Ölçüyü kaçırmadıktan sonra daha fazlası da yapılabilir.
Buradaki amaç tasarruflarınızı yatırıma dönüştürerek paranın sizin için çalışmasını sağlamak; böylece yan gelir imkanı yaratarak yaşam standartlarını yükseltmek, ikinci bir maaş veya emekli maaşı elde etmek, finansal özgürlüğe veya erken emekliliğe ulaşmak gibi hedeflerin kapısını aralamaktır.
 
Herkesin koşulları, iradesi, dayanma sınırı, harcama alışkanlıkları, yaşam standartları, hayata bakışı çok farklı. Nasıl yaparsınız bilmiyorum ama tek söyleyeceğim bir şekilde bir yolunu bulun ve yapın, yapabiliyorsanız da devamını okuyun :)
 
 
Burayı okuyorsanız tasarruf cepte demektir, tebrikler. O zaman sıra geldi yatırıma. Tasarruflarınızı aşağıda yazdığım hisse senetlerine yatırıyorsunuz, şaka tabii :) Yatırıma başlamadan önce bir şeyi unutmadık mı? 
 
Tamam tasarruf yapıyoruz ama nereye kadar? Ömür boyu da tasarruf yapılmaz ki, sınırı yok çünkü bunun. Bir yerden sonra anlamını yitirdiğini de farkediyorsunuz zaten. Çayınızı, kahvenizi (aman latte olmasın) aldıysanız hadi o zaman başlayalım. Tamam kuru kuruya da olur :)
 
Örneğimizi SGK primi yatıran maaşlı çalışanlar üzerinden vereceğim. Çoğunluğun böyle olduğu varsayımı üzerinden yola çıkıyorum. Şanslı olanlarımız 60 yaşında emekli olacağız, daha şanssız olanlar ise kademeli olarak 65 yaşında emekli olacaklar. Bizlere bir emekli maaşı bağlanacak. Aslında bu maaş yıllar boyu aylığımızdan kesilen SGK primlerinin bize aylık olarak geri ödenmesinden başka bir şey değil, hem de çalışırken aldığımız aylıktan çok daha düşük miktarda.
 

Nereye kadar tasarruf? 
 
Her neyse ana konuya dönelim. Aylık ve doğal olarak yıllık harcama miktarımız hepimiz için aşağı yukarı bellidir. Nereye kadar tasarruf etmemiz gerektiği hesabında işte bu harcama tutarını kullanacağız.
 
40 yaşındaki Aydın Abimiz, eşi ve bir çocuğuyla yaşamaktadır. Özel sektörde aylık ücretli olarak çalışmaktadır. 10 bin TL maaşı vardır. Her şey yolunda giderse 60 yaşında emekli olacaktır. Aylık harcama miktarı ise 5000 TL'dir.
 
Hayat standartlarının değişmediği kabulüyle Aydın Abimizin yıllık harcaması 60 bin TL, 20 yıllık toplam harcaması ise 1 milyon 200 bin TL olacaktır. Eğer bugün elinde 1 milyon 200 bin TL tutarında bir birikimi olsaydı hayatının emekliliğe kadar olan kısmını kağıt üzerinde garanti altına almış olduğunu söyleyebilir miyiz? Bence makul. Bingo! O zaman ilk formülümüz hazır.
 
(Emeklilik Yaşı - Yaşım) x Yıllık Harcamam = BİRİNCİ AŞAMA
 
Evet formül bu kadar basit. Harcama tutarımız arttıkça hedef uzaklaşırken, yaşımız ilerledikçe hedef yakınlaşmaktadır. Optimum sürede (iyice yaşlanmadan) bu ideal birikime ulaştığımızda birinci aşamayı başarıyla tamamlamış olacağız. Evet doğru duydunuz, başardık, artık tasarruf için ayırdığımız miktarı farklı ihtiyaçlar için kullanabiliriz. Örneğin yaşam standartlarımızı kademeli olarak yükselterebiliriz ilk iş olarak.
 
 
Finansal Özgürlük / Erken Emeklilik 
 
Çoğu kişinin hayali olduğunu biliyorum. Sevmediğimiz işlerde çalışmak zorunda olmamak veya çalıştığımız işlerde kendimizi daha güvenli hissetmek, zamanımızın büyük kısmını kendimiz veya sevdiklerimiz için harcamak, hayallerimizi gerçekleştirme yolunda daha cesur, daha emin adımlar atmak…
 
Liste uzar gider.
 
Hayallerin ve hayal etmenin sınırının olmadığı, kendimizi daha özgür hissedebileceğimiz o aşamaya ne zaman ulaşabiliriz şimdi onu hesaplayalım dilerseniz. Bir kez daha Aydın Abi örneğinden yola çıkacağız. Hatırlayalım:
 
40 yaşındaki Aydın Abimiz, eşi ve bir çocuğuyla yaşamaktadır. Özel sektörde aylık ücretli olarak çalışmaktadır. 10 bin TL maaşı vardır. Her şey yolunda giderse 60 yaşında emekli olacaktır. Aylık harcama miktarı ise 5000 TL'dir.
 
Aydın Abimiz bugünkü maaşından daha düşük bir emekli aylığına hem de 60 yaşında ulaşmak için haftada minimum 45 saat çalışmaktadır. Ne kendisine ne de ailesine yeterince zaman ayıramamaktadır. Peki ya 60 yaşına kadar alacağı toplam maaş kadar bir birikimi olmuş olsaydı? Hesap bu kadar basit aslında. İkinci aşamamız için gerekli miktarı hesaplamamıza yarayacak formülümüzü bulduk işte.
 
(Emeklilik Yaşı - Yaşım) x Yıllık Maaşım = İKİNCİ AŞAMA
 
Aylık maaşı 10 bin TL olan Aydın Abimiz yıllık 120 bin TL gelir elde etmektedir. 60 yaşına kadar çalıştığında elde edeceği toplam gelir 2 milyon 400 bin TL olacaktır. Bu miktar kadar bugün birikimi olmuş olsaydı daha serbest, daha özgür düşünebilmesi gayet mümkündü. Hatta daha fazlası…

Sonuç... 
 
Toparlarsak; Hayatta mutlaka hayallerimiz, gelecek planlarımız ve bunlara ulaşmak uğruna kendimize belirlediğimiz hedeflerimiz olmalı. Bunlar insana yaşama sevinci ve azmi verecektir. Yalnız özellikle kendimize finansal hedefler belirlerken, yaşamın hangi evresinde olduğumuzu akıldan çıkarmamalı ve hedeflerimizi buna göre şekillendirmeliyiz. Yaş ilerledikçe ulaşılması zor hedefler belirlemek yerine, hedefleri küçülterek hayattan mümkün olduğunca tat almaya bakmalıyız. Birikim ve yatırımdaki başarımızı, doğru yer ve zamanda harcamasını bilerek taçlandırmalıyız.
 
Dönülmez akşamın ufkunda, vakit çok geç olmadan…
 
Sevgi ve saygılarımla.
 
Vedat
 

8 Mart 2021 Pazartesi

Yatırım Psikolojisi

En çok övgü aldığım kısım; sabırlı olmam, hisselerim çok düşse de sakin kalabilmem. Bu konuda etrafımdan en çok duyduğum sorular:

"Bunu nasıl başarıyorsun?"

"Hissen düşerken nasıl moralini bozmuyorsun?" 

"Nasıl sakin kalabiliyorsun?"

Kendimden örnek vererek size bir takım önerilerde bulunmak istiyorum.

Hisse seçmek özellikle uzun ve orta vade yatırımda işin ufak bir kısmını oluşturur. Tabiiki bu ufak kısım çok önemlidir ama güzel bir araştırmayla, işi öğrenerek bu kısmı aşabilirsiniz.

Asıl olay ise psikolojidir.

Aşağıdaki tavsiyelerin öncesinde şunu söylemem gerek. En önemli şey sizin karakteriniz. 

Kendinizi iyi tanıyıp, yatırım karakterinizi oluşturmanız gerekiyor. Ama özellikle bunu yaparken etrafınızdaki ortamı da iyi ayarlamanız gerekiyor.

Arkadaş çevreniz ve sosyal medya bence bu işin ana unsurları. Özellikle bu ikisine dikkat ederseniz psikolojiyi yönetmek çok daha kolaylaşıyor.

Gelelim tavsiyelerime, bu tavsiyeler uzun yıllar sonunda sonuç olarak çıkardığım ve hepsini birebir yaşayıp tecrübe edindiğim tavsiyelerdir.

1.Anlık fiyat takibi yapmayı bırakın.

Herşeyin başı bu. En önemlisi, çoğu kişide görüyorum. Uzun vade yatırım yapıyorum diyenler bile önlerinde ekran açık tüm gün fiyatları izliyorlar.

Sizin ekranı açacağınız tek yer 3 ayda bir yayınlanan bilançolar. Bu bilançolarda herşey yolundaysa, hedef bir fiyatınız da varsa her gün her saat her dakika ekran açıp takip etmenize gerek yok. 

Tabiiki illa bakıyoruz fiyatlara ama benim genelde yaptığım akşam seans kapandıktan sonra bugün neler olmuş diye kontrol etmek. Gün içinde eğer bir alım/satım işlemi yapmayacaksak açıp fiyatları kontrol etmenin de bir manası yok.

Ne kadar fazla "gereksiz" bilgi, o kadar fazla kafa karışıklığıdır. Tekniğe göre veya kısa vadeli işlemler yapmıyorsanız bir sürü ekran satın almanın, grafik izlemenin bir manası yok. 

2.Olumsuz kişileri etrafınızdan, sosyal medyanızdan temizleyin. 

En önemli alınacak derslerden. Aslında bunu sadece yatırım için değil, kendi hayatınız/psikolojiniz içinde söylüyorum. Hayatınızın kalitesini de artıracak bir nokta.

Yatırım için konuşacak olursak devamlı yatırım yaptığı ülkeyi-borsayı-hisseyi kötüleyenlerden uzak durun. Böyle kişiler illa etrafınızda vardır, devamlı olumsuzdan bahsederler, neden yatırım yapılmayacağını, neden başarılı olamayacağınızı anlatır dururlar. Hep en kötü örnekleri verir, hep en olmayacak kriz senaryolarını, komplo teorilerini anlatırlar. Siz etkilenmem deseniz bile her gün gördüğünüz/okuduğunuz için illa etkilenirsiniz.

Emin olun bu kişiler hem psikolojinize hem de cebinize en büyük zararı verirler. Bunları etrafınızdan veya sosyal medyanızdan temizleyin. Her zaman gözünüzün önünde olmasınlar.


 

3.Duygularını en uç noktalarda yaşayan kişilerden uzak durun.

Bu grup da en çok uzak durulacakların başında geliyor. Bunlar için hissesi yükseldiğinde herşey mükemmeldir, şirketle ilgili en ufak bir eleştiriye bile tahammülleri yoktur. Uzaya merdiven döşemiştir o sırada, hissesi hiç bir zaman pahalı değildir, hep şirketin olumlu taraflarını, güzelliklerini, hatta geleceğe yönelik hayallerini anlatır.
Ama gelgelelim hisse düşmeye başladı. Bu sefer aldığı şirkete lanet okur, borsaya, ülkeye demediğini bırakmaz. Şirketin olur olmaz tüm risklerini, kötülüklerini anlatır. Bu da sizi dibe çeker, en satmamanız gereken durumda bile hissenizi satmanıza neden olur.

Bizim bir abimiz vardı, aynı böyleydi.Hisse yükselirken en güzel şeyleri yazıyordu ama hisse geri gittiğinde ya da gitmediğinde birden en kötü şeyleri yazmaya başlar, resmen sizi soğuturdu hisseden. Etrafındakiler hisseyi satardı fakat sonra hisse tekrar düzeldiğinde bakardık satanlar satmış bu abi aynen devam ediyor aynı hissede. Aslında içindekini döküyordu ama bunun etrafındakilere zararı oluyordu. Kısaca aman dikkat edin böylelerine, kötü insanlar değiller belki ama sizi kötü etkilerler, her gün karşınızda olmasın böyle kişiler.

Peki abi sen sadece Polyannaları mı etrafında tut diyorsun derseniz, emin olun devamlı olumsuz olmasındansa Polyannaları etrafınızda tutmanız çok daha yararlı olacaktır :)


 

4.Bütün hisselere yorum yapanlardan uzak durun.

Bu önerim özellikle sosyal medya için.Böyle tipleri illa görüyorsunuzdur, portföyünde hangi hisse var belli değildir, her gün hangi hisse yükseliyorsa veya popülerse onun hakkında yorum yapar, fiyat hedefleri verir, onu över. Böylece çok takipçi de toplar :) 

Her şirkete yorum yaparlar ama hiç bir şirkete tam anlamıyla hakim değildirler. Detayları bilmezler, genel geçer şeylere göre 2-3 cümleyle "analiz" yaptık zannederler.

Bu kişilerin ise size şöyle bir zararı oluyor. Sizin bir portföyünüz var. Bu kişiye baktığınızda her gün yükselen hisseleri övdüğünü görürsünüz, ve bu insanı öyle bir psikolojiye sokar ki tüm hisseler gidiyor bir benim elimdeki hisse gitmiyor diye düşünmeye başlarsınız. Böylece sizi portföyünüzdeki hisseleri satmaya ve devamında da al-sat işlemleri yapmaya teşvik eder.

Hisselerinizi başta güzel seçin, derinlemesine araştırın, öğrenin. Sonra lütfen hissenize güvenin, daldan dala atlamayın.

5.Endeks/Döviz/Emtialara her gün yorum yapanlardan uzak durun.

Başta da söylemiştim, ne kadar fazla "gereksiz" bilgi o kadar fazla kafa karışıklığıdır. Siz şirketlere yatırım yapıyorsunuz, başta araştırmanızı yapmışsınız, şirketleri seçmişsiniz. O zaman madem bu şekilde bir yatırıma karar verdiniz, neden başka konularla kafanızı yoracaksınız?

Emin olun sizin bunlarla işiniz yok. Hele her gün size destek direnç anlatıp kısa vade hareketleri tahmin etmeye çalışanlarla hiç işiniz yok.

Böylelerini boşa takip etmeyin, aynı şekilde sizi kısa vade hareketlere zorlarlar. Psikolojinizi boşuna yormuş olursunuz.

6.Sizin gibi yatırım yapan "Olumlu" arkadaşlarınızla bir grup kurun.

Benim en çok faydasını gördüğüm konudur. Sizin gibi hisse biriktiren, aynı yatırım tarzına sahip olduğunuz kişilerle bir grup kurun. Artık sosyal medya var, bu tarz kişilere ulaşmanız daha kolay. Böyle bir grubunuz olsun ve olumlu kişiler olsun bunlar. Böylece hisseler düştüğünde, kriz durumlarında birbirinize destek olursunuz. Aranızdan biri moral olarak düşerse diğerleri onu kaldırır. Kriz durumlarında, derin düşüşlerde bir bakarsınız etrafınızda hisse fiyatının düşmesine sevinenler, hisseleri toplayanlar var, böylece sizde krize üzülmeyi bırakıp eldeki paranızla hisse almaya çalışırsınız.

Kriz anlarında ortak olduğunuz şirketlerin gelecek beklentilerini, neden bu şirketlerin hisselerini aldığınızı, neden tutmanız gerektiğini konuşur, birbirinize hatırlatır, böylece daha sağlam durursunuz.


 

7.Hala daha kanınız kaynıyorsa portföyünüzün belli bir kısmını kısa vade işlemlere ayırıp nefsinizi doyurun.

Bazen yukarıdaki tüm şartları yerine getirseniz bile karakterinizden dolayı ekrandan uzak kalamazsınız. Al sat işlemleri yapmak istersiniz. Kısaca kanınız kaynar. Böyle durumlar için önerim portföyünüzün en fazla %20sini bu tarz işlemlere ayırmanız. Bu %20lik kısımla kısa vadeli işlemler deneyin, aklınızda ne varsa onları yapın, kısaca nefsinizi doyurun. Eğer bu işlemlerde başarılı olursanız ettiğiniz karı kalan uzun vade kısma aktarırsınız. Yok zaten başarılı değilseniz en azından elinizden bu %20lik kısım gider, tüm portföyü batırmamış olursunuz :) Ama sonuçta kendinizi eğitin, nefsinizi terbiye edin, uzun vade yatırım yapacaksanız bunlar şart.

Evet önerilerim bu kadar. Aklıma geldikçe yeni maddeler de ekleyebilirim ama gerçekten bunları yaparsanız işiniz çok daha kolaylaşır.

Hem hayatınıza hem psikolojinize hem cebinize zararlı olacak kişilerden uzak durun 👍


ALPER ÜNSAL GÜNDOĞDU

https://twitter.com/alperunsalg